Dil ve EdebiyatTürk Dili

Türkçe Giderse Vatan da Gider

Ü

sküp doğumlu Yahya Kemal, Biz, Rumeli denilen vatan yarısının elden gittiğini, Türkçemizin, Balkanlardan silindiğini gördükten sonra kavradı mealinde konuşuyor. Onun için başlığa aldığımız söz, hiç de yanlış değil, kader kadar ciddidir.

Sevgili dostum, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Abdülkadir Donuk, Türkçemize yapılan kötülük ve ziyanın, belki büyük devletimizin basma gelenden bin beter olduğunu hatırlatıyor. Öyle ya:

Gerçi bizim milli sanırlarımız, Osmanlılarınkinin beşte birlerine kadar düşmüştür ama Prof. Donuk’un “Türk Kültürü Üzerine Oyunlar” konferansında verdiği rakamlar çok daha müthiş:

Yüzyıl önce 100 bin kelimenin kullanıldığı Türkçemizde, bugün 10 bin kelime kullanılıyor. Konuşma dilimiz ise ortalama 500 kelimeyle sınırlanmıştır. “Türkçenin arılaştırılması” adı altında, 1940’lı yıllarda (bilhassa) başlatılan körletmelerle, dilimizden onbinlerce, lüzumlu, edebî kelime atılmıştır. Yerlerine Latince, uydurma veya Batılı dillerden kelimeler sokulmuştur. Fakat dil kargaşası ve intibaksızlığı yüzünden bunlar tutmamıştır. Asla dilimize kaynaşmamış Türkçeleşememişlerdir.

Sayın Abdülkadir Donuk sanki aynı gün bir TV’de konuşan ünlü bilginimiz Oktay Sinanoğlu’yla ağız birliği etmişçesine “Dilini kaybeden ‘bir toplum yok olmaya mahkumdur. Dillerini kaybeden nice toplumlar, zamanla yok olmuşlardır. Türkçenin yozlaşması için harcanan rezillikler, aslında Türk milleti üzerinde ki oyunlardan biridir. Benzer hileler, Türk musikisi tarihimizde de , sürdürülüyor.”

Bu arada İngiltere’nin oyunları ve Amerika’nın güçlenişi ile tam bir “Anglosakson” sömürge oyununa geldiğimiz ve Türkiye’de de kültür yöneticisi geçinen bazı vurguncuların bundan büyük faydalar sağladıkları şüphesizdir. Bu yüzden en büyük varlığımız, şahsiyetimiz, hayat damarımız olan Türkçeyi günden bugüne yitirdiğimiz, bu sütundan belki in kere anlatıldı.

Dilimize düşmanlık, önce “Osmanlıca”, “Arı Türkçe” ayırımları ile başlatılmıştır. Böylece, Türk gençleri liseli ve üniversiteli çocuklarımız bin yıldır kullandığımız sözlerin yerine yenileri konularak anlaşılmaz hale getirilen bu dille yazamaz, konuşamaz, düşünüp duygulanamaz hale gelmişlerdir.

İki öğretmen arkadaşım geçende otobüste şöyle bir manzara üzerinde konuşmalarını anlattılar: Genç bir kızla delikanlı, yan yana, sözde sevişerek gidiyorlar ama, hiç bakışıp konuştukları yok…

Hocalardan birisi:  Bunlar sözde sevişiyorlar ama, tek kelime konuştukları, durup bakıştıkları bile yok. Nasıl şey, gençler mi değişti dünya mı? diye soruyor.

Öteki; Hayır ondan değil, diyor. Konuşacak kelimeleri yok zavallıların. Bu gördüğümüz elbette, kedi köpeklerin ve diğer hayvanların yaklaşımıdır. Çünkü onlara Allah konuşma yeteneği vermemiş. O yüzden sohbetleri, hasretleri, birbirine söyleyecek duyguları ve hattâ etraftan utanma durumları da olmaz. Evet, insan “konuşan hayvandır” Ama okullarımız, toplumumuz, öğretim araçlarımız bunların “konuşma” güçlerini ellerinden alınca, sadece hayvanlıkları kalmıştır, ne yapsınlar?

En büyük kültür, siyaset hatta varoluş olan bu dil bozgunu ve Türkçe soygunu konusunda derdimiz büyüktür. Türk’ün aradığı bu derdi dile getiren yazılarıyle yüzlerce iç ve dış Türk’ün aradığı Sinanoğlu’nun ıstıraplı idealist yazılarını lütfen Türk Edebiyatı dergimize yazmasını rica ettim. Gelecek ay okuyacaksınız inşallah.

Ahmet Kabaklı

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128