Dil ve EdebiyatTürk Dili

Türk Dil Kurumu: Eski Yoluna Aynen Devam…

G

üzel ve zengin dilimiz eski Türk Dil Kurumu’nun marifetiyle nasıl fakirleştirilerek adeta bir kabile diline döndürüldüğü herkes tarafından bilinen acı bir gerçektir. Şimdi yeni Türk Dil Kurumunun da aynı zihniyetle yola devam ettiği esefle müşahede edilmektedir. Türkçe’nin inceliklerine vakıf bir vatandaşımız bu mevzuda hazırladığı ciddî ve ilmî bir yazıyı TDK’ya gönderiyor. Maalesef  TDK’nın bu vatandaşın aşağıdaki yazısına verdiği cevapta,  aynen eski anlayışla yoluna devam ettiği görülüyor.” Editör

—————————
Türk Dil Kurumu Başkanlığı’na
Eski TDK’nin cehaletiyle Türkçe maalesef fakirletilmiştir. Meşhur ve herkes tarafından kullanılan kelimeler dilden atılmıştır ve yerlerine tam manayı vermeyen kelimeler uydurulmuştur.
Eski kelimeler de bu cedid uyduruk kelimelerin müradifi olarak gösteriliyor. Mesela mevcut  ve eski olmayan “şüphe” kelimesinin manasına bakılsa, sadece bir tarif bulunur: “Kuşku” Halbuki, kuşku ile şüphe aynı manada değildir. Kuşku “endişe” manasına dahi gelmez. Çünkü kuşku kelimesinde bir itimatsızlık, bir kötü niyet yahut da hoşlanılmayacak bir sezinleme anlamı vardır. Şüphe ise bu bakımdan tarafsız bir kelimedir. Kuşku gibi güzel bir kelimeyi şüphe yerine kullanmak, onu hususi anlamından ayırmak ve aynı zamanda dilimizi şüphe ve kuşku gibi yakın anlamlı iki kelimeye sahip olmaktan zorla yoksun kılmak demektir.
Şuan “lingua franca” olan ve dünyanın en gelişmiş dili olarak addolunan İngilizce’nin elfazının sadece yüzde 33’nün menşei “İngiliz” olduğunun farkında mısınız? İngilizce’de çok müradif kelimeler vardır; fakat bunlar tam müradif değiller. Kelimelerin arasında ince farklar vardır. Bu farklara nüans derler. 
Türkçemiz’de dahi çok nüans vardı. Fakat bu nüansların hepsi silip süpürüldü. Yeni uyduruk kelimeler eski kelimelerle müradif ediliyor. Halbuki, eski kelimelerin muhakkak ve muhakkak nüansları vardır. 
Bir dilde, bir kavram, nesne veya varlığı karşılayan birden fazla kelime varsa, zamanla bu kelimelerin arasında ince anlam farkları doğar. Aralarında böyle nüanslar bulunan kelimelerden birini dile dolayıp diğerlerini unutturmak, dilimizin ifade imkânlarını daraltır. Meselâ, son zamanlarda, “beğenme, takdir etme, hoşlanma, hazzetme, zevk alma” kelimelerinin hepsini birden karşılamak üzere, “keyf alma” sözü dillere pelesenk oldu.
Aynı şekilde, “affedersiniz, kusura bakmayınız, özür dilerim” ibarelerinin yerine, “bağışla” demek, dilimizin ifâde gücünü azaltmaz mı? Hatta, hepsini bir kenara itip, İngilizce “I am sorry” nin tercümesi olan “üzgünüm” sözüyle meram anlatmak hangi mantıkla açıklanabilir? 
Şeref, haysiyet, gurur, kibir, izzetinefis” kelimelerinin yerine sadece “onur“u koymak; “şüphe, endişe, merak” kelimelerinin yerine yalnızca “kuşku“yu getirmek, dilimizin kaybı mı, kazancı mıdır?
Neden kelimesi çok yanlış kullanılıyor. Neden sadece ve sadece sual edilirken kullanılabilir. 
“Neden okula gelmedin?” Neden kelimesi “sebep” ve “illet” yerini alamaz. Yani “Hava 
kirliliğinin nedeni (sebebi olması lazım)…” Neden kelimesi hiçbir zaman öyle kullanılamaz ve kullanılması dahi yanlıştır.
Türkçe de iki mühim kelime vardır: Sebep (cause), illet (reason). Şuan, “neden” kelimesi hem istifham veçhile hem de sebep ve illet yerine kullanılıyor. Sebep ile illet kelimeleri, âlemde sadece Türkçede yoktur. Yani “cause” ve “reason” için iki farklı kelime yoktur.
TDK’nın yeni bir çalışma heyeti kurması lazımdır. Bu grup, bütün müradif yahud yakın müradif kelimelerini toparlayacaktır. Ondan sonra, kelimelerin ince farklarını, nerede ve hangi manada kullanıldığını bulup bir cedid lugata koymalıdır. Bu lügat hem eski olarak addolunan Osmanlı kelimeleri hem de mevcut kelimeleri ihtiva edecekdir. Kelimelerin nüanslarını okuyucuya çok güzel ve vazıh bir şekilde arz edilmesi lazımdır. Bu lügat’dan küçük bir risale yapılıp her tarafa satılması hele hele okullarda her talebenin temin etmesi zaruret olmalıdır. 
TDK’nın resmi sayfasında dahi yeni bir veritaban teşekkül ettirilmesi ve bir an evvel hizmete sunulması mecburiyeti vardır. 
Bu aziz milletin efradının bu malumata hem maddi hem de manevi ortamlarda kavuşması gerekmektedir. Ve inanıyorum ki, bizi bu bilgiden mahrum etmeyeceksiniz.
Aşağıda ne dediğimi idrak etmeniz için misaller vermişimdir. Bu misaller derya da bir damladır. Lisanımızın servetini çöpe atıp yepyeni bir dil kurmak makul değildir. Sermayesiz bir baron olunamaz.
Misal: Değişmek
Tebeddül – alteration (değişiklik)
Tahavvül – transformation (dönüşüm); motion (hareket); transition (geçiş) 
Islah – reformation (reformasyon); correction (düzeltme); amelioration (iyileştirme)
İstihale – metamorphosis (başkalaşım); impossibility (imkânsızlık)
Tagayyür-variation (değişim); mutation (değişinim)
Takallüb – change (değişme), revolution (devrim); transformation (tahavvül)
Tahvil -transforming; converting; transfer; conversion; changing; altering; transmuting
Tanzim -organizing, arranging
Tashih – correction; rectification; adjustment
İntibak – adjustment, adaptation
Tadil – adjustment; modification, amendment, alteration, rectification
Tadilat – modifications, amendments
Tebdil -changing; modifying; conversion; exhange; in disguise; government spy/agent
İnkılap – radical change; revolution; evolution; renovation; innovation
Münavebe – alternation
İntikal – transition (geçiş); transition; migration (of a person); passing away, perception
Ben Amerikada on yıl yaşamışımdır ve İngilizcem Türkçemden daha kuvvetlidir. İngilizcenin nüanslarını çok iyi biliyorum. Mevcut Türkçede pek nüans yok. Yukarıdaki bütün İngilizce kelimelerin manaları farklıdır. Hatta size bir şey söyleyeyim. İngilizce’de bir insan istediği kelimeyi kullanır kökü nereden olursa olsun.
Hatta Amerikalılar eski kelimeleri kullanarak kendilerini gösterirler. Eski kelimeleri kullanmaktan gurur duyarlar. Kompozisyonlarda eski kelimeler kullanarak kendi elfazının geniş olduğunu gösterirler. Hocalar da bundan çok sevinirler. 
Amerikalılar “buzzvvord” denilen yeni uyduruk kelimelerinin ve deyimlerinin ekserisinden nefret eder ve kullanmaz. Resmi biçimde konuşmayı severler. Selikaya ziyade ehemmiyet verirler. 
Amerika İngilizce sınıfların müfredatında talebelerin bütün eski kitaplarının aslını (orjinalını) okuyup idrak etmesi şarttır. Ben Şekspirin en az üç kitabınının orijinalini okudum. Hatta bu kitaplar hakkında nice imtihanlara girdim. Eğer imtihanlardan kötü not alırsan, sınıfda kalma ihtimalin hasıl olabilir. Acaba Türkiye’de niye talebe eski kitaplarının aslını okuyamıyor. Atatürkün nutukları dahi tercüme edilmesi lazım ki millet anlasın. Ne rezelet! Amerikada talebeler, devletin müessislerinin orjinal nutukları okuyup anlıyor. Hem de sekizinci sınıfta!
Türk Dil Kurumu’nun Cevabı:                                      
                                                                          T.C.
                                                                BAŞBAKANLIK
ATATÜRK KÜLTÜR DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK  DİL KURUMU BAŞKANLIĞI

Sayı: B.02.1.KDT.5.02.10.00-130.01/328-3402
Konu: Yabancı sözler
İlgi: 4 Ekim 2010 günlü yazınız.
“Geçmiş dönemlerde Arapça, Farsça gibi dillere öykünmeyle o dillerden sözlerin ve kimi yapıların dilimizde karşılığının olup olmadığına bakılmaksızın alınması dilimiz adına çok olumsuz sonuçlar doğurmuştu. Bugün ise Fransızca ve İngilizce gibi Batı dilleri karşısında benzer bir süreç yaşanmaktadır. Türk Dil Kurumu, dilimizin özleşmesi ve dilimizin gelişmesi temel amaçlarıyla kurulmuş olup bu amaçları doğrultusunda dilimize yerleşme eğilimi gösteren yabancı sözlere karşılıklar bulmakta; dilimizde karşılığı olan yabancı sözler yerine de karşılıklarının kullanılmasını önermektedir…”
                                                                                      Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN
                                                                                               Türk Dil Kurumu Başkanı

Lisan Perver

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128