S
irkeci Garı; trenlerin durup kalktığı, yolcu indirip bindirdiği bir istasyon olmanın çok ötesinde bir gar. Tarihî misyonu var bir kere. 1960 yılından sonra Avrupa’ya iş için giden vatandaşlarımız binbir ümitle bu gardan bindiler trene. Bir de Balkanlar’dan gelen göç dalgaları var. Yüz binlerce Osmanlı vatandaşı hürriyetine bu garda kavuştu.
“Türk insanı” ile “göç” birlikte anılan iki kavram. Bundan bin yıl önce Anadolu’ya ayak basan Türkler, dura kalka Torosları aşıp da Söğüt’e kadar geldi. Osmanlı 1326 yılında Bursa şehrini beylik merkezi yaptı. 1361’de ise Edirne fethedildi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Bin üç yüzlü yıllar Osmanlı’nın Balkanlar’da fetih yılları. 1448 yılında Makedonya Osmanlı sınırları içine girdi.
Osmanlı fethettiği Balkan ülkelerini Konya ve Karaman civarından getirdiği Türk nüfus ile güçlendirdi ve bu ülkeler 500 sene Osmanlı yönetiminde kaldı.
1912-1913 yıllarında yaşanan Balkan Savaşları ile Osmanlı Rumeli’deki topraklarını kaybetti ve Rumeli’de yaşayan Türk ve Müslüman nüfus Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. Bu göçün başlama noktası Üsküp Garı idi. 500 sene efendisi oldukları insanlar tarafından hakarete uğrayan, taciz edilen, evleri yakılan Osmanlı’nın göçüydü bu. Acı ve elemin had safhaya çıktığı, kan ve gözyaşının sel gibi aktığı bir göç başlamıştı. Anadolu’dan göç eden Türkler ile Osmanlı gelir gelmez Müslüman olan Boşnak ve Arnavutların göçü yani.
Kosova Prizrenliler her sene mayıs ayında Sirkeci Garı’nda “Bir kofer, bir sandık” etkinliğini kutluyorlar. Kofer malum, bavul demek. Sandığına doldurduğu eşyası ve bavuluna koyduğu giysilerinin dışında tüm eşyalarını, evini, tarlasını ve en önemlisi de doğup büyüdüğü toprakları geride bırakıp canını trene atan insanların öyküsü bu.
Ünlü belgeselci Nebil Özgentürk, Can Dündar ve Coşkun Aral “Biz Kültür Yolcuları” başlığı altında bir belgesel hazırladılar. Denizbank’ın sponsor olduğu bu belgeselde Rumeli göçleri ele alınıyor. On bölümden oluşan belgeselin birinci bölümünü, göçün başladığı Üsküp’te seyrettim.
Ayşe Kulin de o göçü yaşayan bir ailenin mensubu. Belgeselde günleri anlatırken “Ailem, göçten asla bahsetmezdi” diyor. “O acıyı tekrar yaşamak onlara zor geliyordu. 500 sene efendisi olduğu insanlar tarafından yerlerinden edilmeleri, hakarete maruz kalmaları onlara çok ağır gelmişti.”
“Biz Kültür Yolcuları” belgeseli önümüzdeki günlerde yayınlanacak. Tavsiye ederim, seyredin. “Biz” kelimesinin içi gayet güzel doldurulmuş. Rumeli göçmenlerine “Suyun Öbür Tarafı”ndan gelmiş muamelesi yapmanın ne kadar yersiz olduğunu, onların yaşadıkları acıyı ve buna rağmen nasıl ayakta kaldıklarını görüp anlama fırsatı veren bir belgesel bu.