MakalelerTürkistan

Türkistan’da Muhtar Bir Türk Cumhuriyeti: Karakalpakistan

Köklü bir tarihe sahip ve dinine çok bağlı bir Türk cumhuriyeti olan Karakalpakistan Orta Asya’daki diğer Türk cumhuriyetleri kadar tanınmamaktadır. Bu cumhuriyeti tanıtan bir makaleyi aşağıda sunuyoruz. Editör
Coğrafya

K

arakalpak Muhtar Cumhuriyeti, Özbekistan Cumhuriyeti’ne bağlı, özerk bir cumhuriyettir. Karakalpakistan toprakları güneydoğuda Özbekistan, güneyde Türkmenistan, batı, kuzey ve doğuda Kazakistan’la çevrilmiştir.

Karakalpakistan tarihi Harizm toprakları üzerinde kurulmuştur. Bu topraklar Aral Gölü’ne dökülen Amu-Derya (Ceyhun)’nın deltası ile iki yanındaki araziden oluşmuştur. Aral gölü Karakalpakistan’la Kazakistan arasında paylaşılmıştır. Amu-Derya’nın doğusu Kızılkum çölüdür. Karakalpakistan Cumhuriyeti, Kızılkum çölünün batısını, Amu-Derya deltasını ve Üstyurt yaylasının güneydoğu bölümünü teşkil eder. Kızılkum çölü kum tepeleriyle dolu çok geniş bir alandır. Çölün güneyinde Sultan-Uizdağ dağları uzanır. (En yüksek tepesi 473 m)
Karakalpak Cumhuriyeti’nin başkenti, Cumhuriyetin siyasi, iktisadi ve kültürel merkezi olan Nukus şehridir. Yaklaşık 200.000 nüfusa sahiptir. Ekim ihtilalinden önce Nukus, iki binalı askeri bir kaleyken 1932’den itibaren gelişme göstermiş ve bunun üzerine Karakalpaklar, 1939’da başkenti Törtkül’den, buraya taşımışlardır. Nukus, Karakalpakistan’ın hemen hemen merkezinde kurulmuş bir şehirdir. Ülke 12 idari bölgeye, 8 şehir ve 9 yerleşme merkezine ayrılmıştır.
En önemli şehirleri Törtkül, Çimbay, Moynak, Kongrat, Biruni ve Tahta Köprü’dür. SSCB döneminde de Tahiataş, Şumanay, Karauzyak, Leninabad, Akmangit, Bustanlik, Komsomolsk, Üstürte, Karatav gibi yeni şehirler kurulmuştur. Yüzölçümü 164.900 km2 olup nüfus yoğunluğu km2 de 8,3 kişidir.
Karakalpakistanda kara iklimi hüküm sürer. Yağış pek azdır. Yıllık ortalama sıcaklık 10-13°C kadardır. Mevsimler ve gece ile gündüz arasındaki ısı farkı büyüktür. Kış ortalaması 5°C ve yaz ortalaması 29°C kadardır. Tipik bitki örtüsü step ve bozkırlardan oluşur. Amu-Derya Deltasında ise Akdeniz bitkileri görülür.
Nüfus
Karakalpakistan 1994 istatistiklerine göre 1.372.000 nüfusa sahiptir. 1924 yılına kadar ülke genelinde Ruslar pek az iken SSCB devrinde Rusya’dan pek çok Rus ve Stalin döneminde Kore’li göçmenler getirilmiştir.
Karakalpak Türklerinin % 92’si Karakapak Muhtar Cumhuriyetinde yaşamaktadır. Bunun dışında, Özbekistan’ın Harezm, Fergana bölgeleri, Türkmenistan’ın Taşauz bölgesi ve Kazakistan’ın bazı bölgeleri ile Rusya Federasyonu’nun Astrahan bölgelerinde de Karakalpak Topluluğu bulunmaktadır.  Yine Afganistan’da 2000 kişi ve İran’da birkaç bin Karakalpak olduğu zannedilmektedir.
Karakalpak nüfusu 1979’dan günümüze %40 oranında artmıştır, nüfus oldukça gençtir. Kadın nüfusu erkeklerden oran itibariyle fazlalık gösterir. 2000 yılında Karakalpak nüfusunun yaklaşık 700.000 olması beklenmektedir. Yıllık artış oranı %3,96 olarak hesaplanmıştır.
Çok ilginçtir ki 30 Temmuz 1996 yılında Karakalpakistan’a yaptığım gezide bazı Karakalpak ilim adamlarının Türkiye’de de Karakalpak olduğunu savunduklarını gördüm. Bunun sebebinin muhtemelen Karapapaklar’la Karakalpaklar’ın karıştırılmasından ileri gelmesidir. Hâlbuki Türkiye’nin Kars, Ardahan, Çıldır, Arpaçay bölgelerinde yaşayan Karapapak’lar Azerbaycan camiasını teşkil eden Türk topluluklarından biridir. Karakalpak Türkleri’nin Türkiye ve Kafkasya’da yaşadıkları iddiasının doğru olmadığını düşünmekteyim.
Menşei ve Tarihi
Karakalpak Türkleri asılları itibariyle X-XII yüzyıllarda yaşayan Peçeneklerin ahfandındandılar. Tarihi kaynaklarda “Siyah Külahlılar” veya sadece “Külahlılar” adıyla geçmektedirler. XII-XIII. Yüzyıllarda Kıpçaklar’la beraber Moğollar’a tabi olmuşlardır. Karakalpak Türkleri eski Rus yıllıklarında “Çorniye klobuki”, Arap kaynaklarında “Karabörklü” adlarıyla anılırlar. Rus yıllıklarına göre Karakalpaklar; Uzlar, Peçenekler ve Hazarlar ile kardeş bir kavimdir. Rivayete göre Karakalpaklar’ın bir kısmı 11. yy’da Selçuklular’ın güney ve batıya doğru gerçekleştirdikleri yayılma eylemine katılmış, çoğunluğu ise Aral Denizi civarında kalmışlardır.
Karakalpak Türkleri, Tarihçi Reşidüddin’e göre Moğol istilası sırasında “Kavm-i külah-i siyah” adı ile biliniyorlardı. Yine Arap müelliflerinden En-Nuveyrri Altınordu Kıpçak kabileleri arasında “Kara-Börklü” adını taşıyan bir topluluktan bahsetmektedir.
Kara-Kalpak ismi, bu Türk kavminin ırk hususiyeti ile ilgili olmayıp, bunların yaşayış ve giyiniş tarzları ile alakalı diğer topluluklardan onları ayırmak için kullanılmış bir ad olmalıdır.
1917 ihtilalinden sonra Karakalpaklar 1918’de ilan edilen Türkistan Özerk Cumhuriyeti’ne dahil edildiler, 1920 yılında Hive Hanlığı tamamen Rusya’nın hakimiyetine girmiş, böylece burada bulunan diğer Karakalpaklar da Rus hakimiyetini kabul etmişlerdir. 1924’te burası Sovyetler Birliğine dahil edildi. 11 Mayıs 1925’te Rusya Federasyonu içinde oluşturulan Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir muhtar bölgesi haline getirilmiş, ancak bu muhtar bölge 20 Mart 1932’de Kazakistan’dan ayrılarak Rusya Federasyonu’na bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyetine dönüştürülmüştür. 5 Aralık 1936’da SSCB Anayasasına göre Özbekistan’a devredildi.
6 Haziran 1990’da Özbek SSC Yüksek Sovyeti tarafından “Bağısızlık Kararnamesi” kabul edildi. 31 Ağustos 1991’de Özbek Sovyeti bağımsızlık kararı aldı ve Kasım 1991’de Karakalpakistan, Özbekisan’a bağlı olmak kaydıyla bağınsızlığını ilan etti. 1 Eylül Tarihi Özbekistan ile birlikte Karakalpakistan’da da Bağımsızlık Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bugün Karakalpakistan, Özbekistan’a bağlı muhtar bir cumhuriyettir.
Dil
Karakalpakça Kıpçak grubunun Kıpçak-Nogay  bölümündendir. Ses ve söyleniş özellikleri bakımından şu hususlar ön plana çıkar; Vokal ahengi tamdır. Dudak benzeşmesi tam değildir. Bununla beraber Kırgızca da olduğu gibi ilerleyici yuvarlaklaşmalar görülür. (Sözgö:Söze) Yazı Dilleri bütün Türkistan ahalisinin XIX. yüzyılın sonuna kadar müşterek olarak kullandıkları Türkçe’dir. Konuşma dilleri Kazak-Kırgızca’ya çok yakındır.
Karakalpakça ilk defa Sovyet döneminde yazı dili haline gelmiş ve önce Arap harflerine dayalı bir alfabe geliştirilmiştir. Bu alfabenin günümüze kadar geçirdiği safhalar şu şekildedir;
1-1924-1932 Arap harfleri, değişikliğe uğramış alfabe
2-1928 Latin harfleri ilk alfabe
3-1932-1938 Latin harfleri,
4-1940-1957 Kril harfleri, ilk alfabe
5-1957 Kril harfleri, ikinci alfabe.
Üç Latin alfabesi arasındaki farklar oldukça azdır. Karakalpak halkının 1991’de istiklallerini elde etmelerinden sonra Rusça ikinci plana itilmiş, Rusça’nın etkisinden kurtulmak için Latin harflerine geçiş hızlandırılmaya çalışılmaktadır.
Din
Karakalpaklar sünni Hanefi mezhebindendirler. İslam dinini ne zaman kabul ettiklerin tam olarak bilinmemektedir. Ancak muhtemelen farklı bir etnik grup olarak ortaya çıktıkları 10 ile 13. yüzyıl arasında kabul etmişlerdir. Karakalpaklar dindarlıkları ile ünlüdür.
Nitekim Rus araştırmacıları da Karakalpaklar’ın Orta Asya’da yaşayan Türkler arasında dinine en çok bağlı topluluk olduklarını tesbit etmişlerdir. Nakşibendi, Kübrevi, Yesevi ve Kalenderi tarikatları bölgede oldukça etkilidir.
Bölgede en yaygın tarikat Kübreviliktir. Kurucusu Necmeddin-i Kübra’dır. (M.S. 1145-1221) Karakalpakistan’da bugün de halâ tasavvuf hala etkilidir. 1914 yılında 553 cami bulunmasına rağmen günümüzde bu camilerden fazla bir şey kalmamıştır. Nukus, Törtkül, Hocaeli ve Çimbay’da camiler mevcuttur. 

Karakalpak Türk Edebiyatı

Karakalpak Türkleri’nin 20. yüzyıla kadar devam eden çok zengin bir halk edebiyatı bulunmaktadır. 17-18. Yüzyılın tarihî ve siyasî olaylarından kaynağını alan “Kırkkız Destanı” oldukça meşhurdur. Bunun dışında Alpamış, Kublam, Er Kuşay, Sayat Kan, Cengiz, Mest Padşa destanları ile diğer Türkistan Türkleri arasında da yaygın olan “Âşık Hemra”, “Tahir ile Zühre” hikâyeleri Karakalpak Edebiyatı’nda bütün canlılığı ile devam etmektedir.

Karakalpak Türkleri’nde yazılı edebiyat 18. Yüzyıldan sonra teşekkül etmeye başladı. Ancak bu ilk devre ait bilgi oldukça azdır. “Derbeder El” adlı destanıyla Ciyan Cirav’ın adı bugüne kadar gelmiştir.

19. yüzyılda Künhoca, Hacıniyaz, Bedak, Öteş Şair gibi önemli isimler yetişmiştir.

Boz Otağ adlı destanıyla kendinden sonra gelen şairleri de etkileyen Hacıniyaz, klasik Türk şiirinin üstâdları Nevâyî ve Fuzulî’yi, Türkmen Edebiyatı’ndan Mahtumgulı’yı, Farsça yazan Türk şairi Nizamî’yi ve İran şairi Fidevsî’yi yakından tanımaktaydı.

Amangeldi, Ernazar Big adlı destanları ve Ahmak Padşa adlı mesnevisi ile tanınan Berdak da Nevâyî’yi, Fuzulî’yi ve Mahtumgulı’yı okumuştur.

Berdak’ın yakın dostu ve takipçisi olan Öteş Şair sosyal bozuklukları ele almıştır. 19. Yüzyılda istilacı Ruslar’a karşı söylediği millî temaları işleyen şiirleri, baskıcı politikalar sebebiyle dış dünyaya yansımamıştır.

Sıdık Şair (1857-1917), Ömer Sügirimbetoğlu (1879-1922), Kulmurad (1838-1927) eski ile yeni edebiyat arasında bağlar kurarak yeni bir çığır açarlar. Bu dönemde yetişen sanatçılar, şiirin yanında piyes, hikâye gibi yeni türleri de denemişler; gazete ve dergi çıkarmışlardır. Karakalpakistan’ın 5 Aralık 1936 tarihinde Özbekistan’a bağlanmasından sonra, Türkistan Türklüğü üzerinde etkili olan “Basmacılık Hareketi”, Karakalpak Türkleri arasında da milliyetçi bir edebiyat anlayışını ortaya çıkarmıştır.

Abbas Debilov (1898-1970), Seyfulgabit Macitov (1856-1938) ve Hıdırniyaz gibi şairler bu hareketten etkilenmişlerdir. Ancak sosyalizmin tam olarak yerleşmesinden sonra A. Debilov, S. Macitov gibi şairlerin de katıldığı Sovyet şiiri anlayışı ön plâna çıkmıştır. Bu anlayışa bağlı eser veren sanatçılar; eski-yeni kavgası, Sovyet rejiminin kuruluşu, din ve zenginler aleyhine faaliyetler, okul ve eğitim işleri, kadın hakları gibi konuları işlediler.

İlk Karakalpak Sovyet edebî neslinin yetişmesinde Erkin Karakalpak gazetesin payı büyük olmuştur. Yeni bir “Sovyet insan tipi” ve “Sovyet Cemiyeti” kurulması konusunda büyük çabaların sarfedildiği bu dönemde Sovyetler Birliği’nin hakimiyeti altına giren diğer Türk topluluklarının edebiyatlarında olduğu gibi Karakalpak Edebiyatı’nda da Maksim Gorki’nin ve Mayakovski’nin derin tesirleri olmuştur. Bu dönemde eser veren bazı isimler de şunlardır: Ernazar alaköz, Culmurza Aymurzayev, Emet Şahmuradov, Seper Hoca Niyaz, Bayniyaz Kaipnazarov, Keremeddin Sultanov vb. Bu yazarların şiir yanında; özellikle dramaya, hikâye ve romana ağırlık verdikleri görülür.

Salih Yılmaz

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242