ıllardır, büyük çoğunluğu bilmeden, küçük bir azınlığı ise bilerek dilimizi özleştirmeye kalkışanlar, daha doğrusu sananlar, lisanı zenginleştireceğiz derken, aslında onu fakirleştirmektedirler, tek bakışta, bu fikrimize kolaylıkla itiraz edilebilir.
Denilebilir ki, ilerlediğinde şüphe olmayan bir memlekette böyle bir şeye müsait bir zemin nasıl bulunabilir? Cevabı gayet basittir. Maddi sahada memleketin ileri gittiği nasıl bir gerçek ise, başta dil olmak üzere, kültür alanında geri gidildiği o kadar kesindir. Herkesin şikâyet ettiği anarşinin kökünde acaba dildeki anarşinin hiç mi payı yoktur. Dilini sevmeyen, en azından sevmesini bilmeyen, eski kültüründen ve bunun tabii neticesi olarak, manevi değerlerinden kopan bir cemiyette anarşiyi yerleştirmek, geçmişine bağlı bir topluma nispetle daha kolay olmaz mı?
Bu yazımızda dilimizin nasıl fakirleştirildiğini, ifade zenginliğinin, nüansların (nüans farkı değil) nasıl ortadan kaldırıldığını misalleriyle göstermeye çalışacağız. Meselâ, radyo ve televizyonda, hem isim, hem fiil olarak, en çok kullanılan kelimelerden birisi “Amaçtır” ‘tır. Bu kelimenin küçük bir telaffuz değişikliği ile Farsça olduğu münakaşa götürmez bir hakikattir. Ama bizim itirazımız bu kelimenin kullanılmasına olmaktan çok, bunun dilimizden “Gaye”, “Maksat” ve “Hedef” kelimelerini atmış görünmesindendir. Bu kafaya, bu mantığa göre hareket edilirse, Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” cümlesinde, “Hedef”‘in yerine “Amaç”ı koydunuz mu yalnız nüans kaybolmaz, dilin ahengi de bozulur. “Gayemiz, Türkiye’nin sonsuza kadar yaşamasıdır” diyeceğimize, burada “Gaye” kelimesinin yerine “Amaç” konulursa, dildeki ifade kudreti kaybolur.
“Bir gencin maksadı, vatanına faydalı bir insan olarak yetişmektir” cümlesinde “ Maksad” ın yerini “Amaç” alacak olursa, dilimizin hem mantığı, hem de zenginliği kaybolur. Zenginleşmek isteyen bir tek dil gösterilebilir mi ki, yerine göre üç ayrı kelimeyle ifade edilebilecek fikirleri bir tek kelimeyle ifadeye çalışsın?
Lisanımızı fakirleştiren bir diğer kelime de “Çaba” ‘dır. Bu kelime, zaten öteden beri Türkçede vardır. Ancak hiç bir surede “Gayret” yerine kullanılamaz. Zira çaba, her zaman için boşuna olan bir “Gayreti” ifade eder. Bunun en büyük delili küçük bir çocuğun yüzmeye çabalamasıdır. “Çabalama kaptan ben gidemem” tabiri de, “Çabanın”, “Gayret” olamayacağını açıkça gösterir. İşinde çok çalışan bir şahsı “Gayretli” bir kimse olarak vasıflandırmak ne kadar doğru ise “Çabalı” bir kimse olarak ifade etmek de o kadar yanlıştır. Başka bir yazımızda lisanımızın nasıl fakirleştirildiğine dair çeşitli misaller vermeye devam edeceğiz.
Prf. Dr. Orhan F. Köprülü