A
nkara’daki bir toplantıda Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’den dinlemiştim. Demişti ki: “Bir Türkistan seyahatimde, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslâm Kerimov’a Özbekistan’ın bazı önemli meselelerini ve hal çarelerini anlatıyordum. İslâm Kerimov beni dikkatle dinliyor ve söylediklerimi “togri, togri, togri” diye tasdik ediyordu. İslam Kerimov’dan dinlediğini bu “togri” kelimesi beni çok duygulandırdı, heyecanlandım ve anladım ki, bizim “doğru” kelimemizin aslı o “togri” kelimesidir. “Togri” kelimesi, Türkistan’dan Türkiye’ye ulaşıncaya kadar biraz değişerek “doğru” şeklini almıştır.
“Togri” kelimesinin Cumhurbaşkanımız’ı duygulandırmasına kat’iyyen şaşırmamalıyız. Bazen bir kelime, bir cümle, bir mısra, bir türkü, bir nakış, bir bakış insanı gerçekten çok duygulandırır. Ama şunu bilmeliyiz ki, biz Türkistan ve Azerbaycan kapısını biraz araladık mı, yani başımızı çevirip ata yurdumuza birazcık olsun baktık mı, o “togri” kelimesinden bin kere, milyon kere daha önemli, daha büyük daha muhteşem güzelliklerle karşı karşıya kalırız.
Acaba ben neden ikide bir Türkistan ve Azerbaycan dünyasından örnekler veriyorum? Meselâ neden bütün Türk Dünyasında “hayat” kelimesi, “şart” kelimesi, “cevap” kelimesi, “imkân” kelimesi, “bütün” kelimesi ortak kelimelerimizdendir? Neden bizden başka “yaşam” diyen, “koşul” diyen, “örneğin”, “yanıt”, “olanak”, “tüm” diyen bir tek Türk cumhuriyeti yok! diyorum.
Neden Gaspıralı İsmail’in ölünceye kadar savunduğu, “Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik” ideali üzerinde duruyorum. Türkiye bizim elbette karasevdamızdır. Türkiye’nin kalkınması, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması ve bölgesinde caydırıcı bir güç hâline gelmesi elbette en büyük ülkümüzdür. Türkiye Batı Dünyasından kopmamak kaydıyla, bütün Türk Cumhuriyetleriyle siyâsi, iktisâdî beraberlik ve kültür münasebetleri kurmak mecburiyetinde. Türkiye’nin başka bir yolu yoktur. Türkiye böyle bir aydınlık içine girmeye mecbur ve mahküm bir ülkedir.
Lütfen dikkat buyurur musunuz: 1990 yılında Sovyet Rusya imparatorluğu kendiliğinden yıkılınca Batılı Türkologlar ortaya yeni bir iddia sürdüler. Onların bu yeni iddiaları Avrupa’da gazetelerin birinci sayfalarında yer aldı. Ben o başlıkları, haberleri hiç unutmuyorum. Deniliyordu ki:
“Dev Uyanıyor! Dev Uyanıyor! Dev Uyanıyor!”
Batılı Türkologların bahsettikleri dev, 250 milyonluk büyük Türk Dünyası idi. Bu büyük nüfusun 60 milyonu Türkiye’de yaşıyor, geri kalan kısmı da eski Türk yurtlarında. Batılı Türkologlara göre bu devin başı Türkiye’dir. Boğazı, Azerbaycan, gövdesi ise baştan başa büyük Türkistan!
Batıda, Türk Dünyası üzerinde yıllarca çalışan ilim adamları diyorlardı ki:
“Türkiye yeni doğan şu 6 cumhuriyetle, yani Azerbaycan’la, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ve Kırgızistan’la siyâsî, iktisâdî ve kültür beraberliği içine girdi mi, 21. Yüzyıl, Türk yüzyılı olabilir. Bütün Türk Cumhuriyetleriyle ‘Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik’ bütün Türk Dünyasının vazgeçmeyeceğİ en büyük dâvâsı. Türkçe, dünya dilleri içinde 5. sırada bulunuyor. Çince ‘den, İngilizce’den, Hintçe’den ve İspanyolca’dan sonra Türkçe bütün dünya dilleri arasında 5. sırada yer alan bir dil. 250 milyonluk yeni bir Türk Dünyasıyla karşı karşıyayız! Dev uyanıyor! Dev uyanıyor! Dev yanıyor!” Batılı Türkologlar böyle düşünüyor, böyle yazıyorlar.
Tabii bu devin uyanmasından çok korkanlar da, ürkenler de var. Türkiye Batılı Türkologların da belirttikleri gibi, yeni Türk Cumhuriyetleriyle siyasi, iktisadi beraberlikler ve kültür birliği kurduğu takdirde bir dev gibi doğrulabilir mi?
Elbette doğrulabilir. Bu beraberlik, bu birlik hem Türkiye’ye hem de bütün Türk Cumhuriyetlerine bir büyük refah ve güç getirecektir. Türkiye en çok 10-15 sene içinde dünyanın en büyük, en güçlü devletlerinden biri olabilir. Tabii bu beraberlikten, kardeş Türk Cumhuriyetleri de paylarına düşeni elbette alırlar. Hayal mi bu? Hayır gerçek. Bu konu üzerinde yine duracağım Azerbaycan’ı ve Türkistan’ı çok sevmek Türkiye’yi sevmek demektir.
Yavuz Bülent Bakiler