smanlı her türlü dilin konuşulmasına izin veriyordu. Çerkezce, Boşnakça, Arapça, Türkçe, Rumca. Fakat Devlet-i Âliye’de çalışanların Türkçe bilmeleri şarttı.
1876’daki anayasada Divanda Türkçe konuşulması kanunla belirtilmişti.
Sadrazam ister Sırp, ister Arnavut olsun, Ama Türkçe bilecek, davranışlarını ayarlayacak ki kendisiyle alay edilmesin, küçük düşmesin. Çünkü Devlet-i Âliye’nin dili Türkçedir, Millet-i hâkim Türk’tür.
Arap memleketlerinde dahi Türkçe okulları açılmıştır. Yemen’de lise, Musul’da Halep’te, Şam’da askeri ve sivil meslek mektepleri. Türkçe tedrisat ile faaliyet gösteriyor. Ayrıca oralarda devlet dairelerinde de Türkçe işlem görülüyor. Bayrak tek, lisan tek.
Yavuz’dan itibaren yazışma Türkçe.
Kanuni İspanya’ya, Fransa’ya, İngiltere’ye kadar Türkçe yazıyor.
Geçen yıllarda “Türk Sanat Tarihi Kongeresi” düzenledi. Kongrenin dili İngilizceydi. Kardeşim Türk Sanat tarihiyle ilgili bir kongre düzenliyorsunuz, gelenlerin Türkçeye ve Türk sanatına bir yakınlık duymaları lâzım. Daha doğrusu bu dili çat pat da olsa bilmeleri lazım. Siz ne demeye kongreyi İngilizceye düzenlersiniz.
Bunlar bizim ruhumuza ters davranışlardır. Osmanlı batarken bile Türklüğünü unutmamıştır.
Prof. Dr. Faruk Sümer