KültürümüzMakaleler

İstanbul Efendisi

Çelebilikten, terbiye ve nezâketten yana kadim İstanbullular için kullanılan “efendilik” vasfı, burada bambaşka bir mânâda yer almıştır. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıt’aya uzayan kollarından devamlı işleyen adâlet çarkını çeviren kadılara ve kadıların peyki olarak adâlet tevziinde hizmeti küçümsenmiyecek olan ihtisap ağalarına verilmiş olan bir ünvandır.

Koskoca devletin uçsuz bucaksız köşelerinde ihtikârı önlemek, ticârî nizâmı sağlıyarak halkın mağdur olmasına mânî olmak kolay işlerden değildir.

Pâdîşâhın, çeşitli vilâyetlerin kadılarına, beylerbeyilerine ve defterdarlarına gönderdiği hükümlerinde daha neler ve neler yoktu ki…

Bir yeniçeri ağasına gönderilen hükümde, belediye işleri ve temizlik hakkında verilen emirler, mezbelelerin kaldırılması ve bunların döküleceği yerin gösterilmesi, “At Meydanı” (Sultanahmed) ve “Bayezit Meydanı” gibi meydanların temiz tutulması, sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesi yolundaki emirler dikkati çekmektedir.

Evkaf Nezâreti’ne yazılan hükümlerde câmi, medrese ve çeşmeler hakkında dikkatli davranılması, câmilerin etrâfını sarmış lüzûmsuz binâların kaldırılması ve câmiye tecâvüz edilmemesi gibi îkazlar yer almaktadır.

Merkezden memleketin her bir köşesine uçarcasına giden bu hükümler, Halep’ten Bağdad’a Şam’dan Sûriye, Lübnan, Filistin ve Mısır’a varırdı. Her gittiği yerde kadılar ve ihtisap ağaları bu devlet emirlerini aldıklarında onu ayakta kabûl ederler, ferman pâdişahımın diyerek onu saygı ile karşılarlardı.

Bu hükümlerin tatbik ve icrâsında narhların konması ve konduktan sonra da halkın zarar görmemesi için tatbik edilmesi hep ihtisap ağalarının vazîfesi cümlesindendi.

Osmanlı devleti harp ekonomisine de çok ehemmiyet vermeğe mecburdu. Kadılarla ihtisap ağalarının vazîfeleri arasında tâlih oyunlarının da yasaklanması vardı. Emek sarf etmeksizin havadan para kazanmak demek olan tâlih oyunlarının bir nevî kumar olduğu mâlûm bulunduğuna göre devlet, piyango ve yarışlar gibi, çalışmadan elde edilen kazançları yasaklamakta idi.

Halkın huzurunu bozacak, engelliyecek hususlara da gene ihtisap ağaları dikkat kesilir ölçü ve tartılara hîle karıştırmamak, kalite düşürmek ve çeşitli yolsuzluklara mânî olmak, fiyat ayarlamak, bozuk eşyâ çıkarılmasının önüne geçmek, arşında endâzede hîle yapanları cezâlandırmak, bulaşıcı hastalıklara karşı dikkatli koruyucu tedbirler aldırmak hep ihtisap ağalarına düşen vazîfelerdendi.

Tasavvuf Terbiyesi

Asırlarca şerîatle el ele yürüyerek kütlenin nabzını tutan ve insanlara sevgi, adâlet ve şefkat duygularından örülmüş kaftanlar giydiren tasavvuf terbiyesi, adâlete gözcülük edecek olanları, bu anlayışa sâhip bulunanlar arasından seçtikleri için ihtisap ağalarının yükü ve mes’ûliyeti çok ağır olurdu.

Bugün de yıllar yılı okuyup diploma alan bir genç elde ettiği bu kâğıt parçası ile mektep ve imtihan yükünün bitmediğini ve bitmeyeceğini de bilerek yetiştiği takdirde, artık hayâtında bir hoca ve dershâne kalmamış olmakla berâber, tâbi olacağı imtihanların bitmediğini ve hayâtının sonuna kadar da devam eyliyeceğini, zîra, hâdiselerin dili ile sınanacağını bilmesi lâzımdır. Bunlar ne gibi imtihanlardır diyecek olursak, meselâ, doğruluğa karşı rüşvet teklîfi ile, îman zırhını delmeğe uğraşan münkirin kandırmacılığı ile ve hayat boyu daha bin türlü imtihanlar karşısına çıkacaktır.

Bunlara vereceğimiz karşılıkla dünyâda hayat mektebindeki imtihanı kazanmayı veyâ kaybetmeyi bilmek gerek.

Eğer bu imtihanlara ne lüzum var? Diyecek olursak, rûhî tekâmülümüz için olduğunu söylemeğe bilmem lüzûm var mı? Bir buğday tânesi sürülüp didiklenmiş tarlada kara, yağmura gögüs vermiyecek olursa başak verir mi? Her bir tânenin bir iken yüz olması ve anbarlarımızın dolması için buğday tânesinin bu çilelere katlanması gerekmez mi?

Eski devir insanlarının tasavvufun eğici ve olgunlaştırıcı terbiye çapası ile ayıklanıp sürülen bir tarla gibi olgunlaştırıldıktan sonra bu terbiye çarkından geçen kimselerin iş başına getirilmesi tercîh olunurdu. İşte, kadıların sağ kolu denmeğe sezâ olan âmme haklarının gören gözü gibi koruyuculuğunu yapan ihtisap ağalarına bu yüzden olacak bir zamanlar “İstanbul efendisi” denmiştir.

Samiha Ayverdi

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242