ir dünya haritasını açın. Asya kıt’asını görün. Sonra Atlasta ileri sayfalara gidin, Asya kıt’asını gösteren sayfayı açın. Asya’nın ortasında, batı Hazar Denizinin kuzey kıyılarından Sayan Dağları üzerinden Baykal Gölünün kuzey kıyılarını aşarak Büyük Kingan dağlarına ulaşın. Sonra, bu en kuzey doğu uçtan güneye yönelip, Çin Setti ile birleşerek, Tibet platosunun kuzeyinden Pamir yükseltisine ve oradan da Afganistan’ın ortasından Hindikuş dağlarından Hazar denizinin güney sahillerine ulaşan bir çember çizin.
Bu coğrafyanın Altay dağlarının kuzey doğusunda kalan kısım Moğolistan olup, onun da kuzeyinde Baykal gölünün batısında ve Sayan Dağlarının güneyinde kalan yerlerde Altaylar ve Tuvalar yaşar. İşte bu geniş coğrafyaya, Moğolistan’ı ve daha Kuzeyini hariç tutarak, hiç olmazsa M.S. 7. Yüzyıldan beri Türkistan denir. Aslında, Hazar Denizinin batısında kalan coğrafyada yaşayan, aralarında biz Türkiye’nin de olduğu batı Türklüğü ve Türklerin Hazar’ın güneyinden İran’a doğru halen yayıldığı bölgede, yani Maveraünnehir ve Horasan’da yaşayan Türkmenler, Türkistan sınırlarından taşan Türkler olarak görülebilir. Hazar denizi ile Sayan Dağlarını birleştirdiğimiz hattın kuzeyinde de Türkler, İdil Ural Türkeli yaşamaktadır.
Türkistan, muhtemelen, ilk Müslüman fatihlerle beraber ortaya çıkmış bir isimdir. Bugün, Cezayir’deki Cezayir gibi, Tunus’taki Tunus gibi, Türkistan’da da Türkistan diye bir şehir vardır: Hoca Ahmet Yesevi (Küddise Sirruh) hazretlerinin merkadlarının bulunduğu, eski adı ile Yesi veya Yese şehri.
Hoca Ahmed Yesevi, ilk Müslüman fatihlerin Türkistan coğrafyasına gelmelerinden yaklaşık üçyüz sene sonra doğmuş olup Yusuf Hemedani hazretlerinin ilk halifesidir.
Buhara’da bir müddet yaşadıktan sonra yerine ikinci halife Abdülhalik-i Goncdüvani hazretlerini bırakarak memleketine, Yesi’ye dönmüş ve bölgede İslâm’ı, tarikat adabı ile birlikte öğretmeye, “Deşti Kıpçak” denen Aral havzasını da içine alan bölgedeki Türk göçerleri irşad etmeye yönelmiş. Menkıbeye göre, peygamberimizin yaşına geldiği zaman, “daha fazlası bize adabsızlık olur” düşüncesiyle yeraltına bir mahzene çekilmiş ve 120 yıl sürdüğü rivayet edilen hayatını orada tamamlamıştır.
Hoca Ahmet Yesevi hazretleri daha sağlıklarında, “Piri Türkistan”, “Hazreti Türkistan”, “Türkistan Baba” diye anılmaya başlamış.. Asrının büyük Türk şairi Ali Şir Nevai O’nun için, “Piri Türkî” diyor.
Yesevi baba vefat ettikten sonra, Yesi’ye defnedilmiştir. Kanaatimce, O’nu ziyarete gidenler, “Türkistan babayı ziyarete gidiyorum”, “Hazreti Türkistan’a gidiyorum” diye diye, Yesevi babanın, “Türkistan baba” veya “Hazreti Türkistan” lâkaplarındaki “Türkistan” ifadesini, Yese şehrine isim haline getirmiş olsalar gerek…
Türkistan, yaklaşık altı milyon kilometrekare büyüklüğünde bir ülkedir. Ülkenin Altay dağları ile Pamir’i birleştiren hattın doğusunda kalan kısmına, Doğu Türkistan denir. Yaklaşık, 1,9 milyon km2 olan Doğu Türkistan’ın büyük bir bölümü, Sincan Uygur Özerk bölgesi adı altında Çin’in egemenliği altındadır.
Batı Türkistan, uzun zaman Çarlık Rusya’nın hâkimiyeti altında kalmış, 1917 Bolşevik ihtilâlinden sonra, 1936’ya kadar devam eden bir süreçte, SSCB’yi oluşturan 15 cumhuriyet arasında yer alan beş cumhuriyete bölünmüştür: Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan. Bugün, SSCB kendini feshederek dağıldıktan sonra, bu beş cumhuriyet de BDT üyesi bağımsız devletler olmuşlardır.
Üçüncü parça, Batı Türkistan’ın güneyi, bugün, Afganistan ve Hazar’ın güneyinde İran sınırları içindedir. Bu kısma Güney Türkistan denilmektedir. Yani, Güney Türkistan, İran’daki küçük kısmın dışında, Afganistan’ın kuzeyi oluyor. Nitekim eskiden Afganistan haritalarında kuzey Afganistan, “Bendi Türkistan” olarak gösterilirdi.
Türkistan, sadece Hoca Ahmet Yesevi’nin deği, daha birçok din büyüğünün vatanıdır. “Ehlisünnet vel cemaat” diye bilinen itikatça mezhebimizin kurucularından İmam-ı Maturidi hazretleri Semerkand’da medfundur. Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife Numan bin Sabit, Güney Türkistan’dan Bağdat’a göç etmiş bir ailenin çocuğudur. Şeyh Abdülhalik-i Goncdüvani, Şah’ı Nakşibend, Yusuf Hemedani, Necmeddin Kübra, Şahabüddin Sühreverdi gibi tasavvuf büyükleri, İmam-ı Buhari, İmam-ı Tirmizi gibi büyük muhaddisler Türkistan’ın bağrından çıkmış maneviyat büyükleridir. Hazreti Mevlâna da İmam-ı Azam gibi Güney Türkitanlı olup, ailesi Belh’ten Konya’ya göç etmiştir.
Yusuf Has Hacib, Kaşgarlı Mahmud, Ali Şir Nevai gibi şair ve yazarlar, Harezmî, Farabi, İbni Sina, Uluğ beg gibi büyük ilim adamları hep bu topraklarda yetişmiştir. Emir Timur, Babür Şah, Hüseyin Baykara, Selçuk bey ve soyundan gelen nice hanlar, Celâleddin Harzemşah, Nizam’ül mülk gibi devlet adamları ve kurdukları devletler, bu toprakların beşeriyete hediyesidir.
Prof.Dr. Orhan Kavuncu