rtaokulda İngilizceyi yeni öğrenmeye başlayan çocuklar olmadık hatalar yaparlar; İngilizcenin kaşını gözünü yararlar; “the” kullanılacak yerde “a“, “will” kullanılacak yerde “shall” kullanırlar. Uydurukçayı yeni öğrenen nice ünlü yazar ve profesörlerimiz de bunlara benziyorlar. “Uydurukça” denen yeni dili öğrenirken olmadık yanlışlar yapıp Türkçenin kaşını gözünü yarıyorlar.
İşte Ulusal Kültür dergisinden örnekler. Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun “Çocuk Tiyatrosu Sahne Uygulaması Üzerine Düşünceler” adlı yazısından aldığımız şu cümleye bakınız: “Çocuk ayaklanmasının ilk devresinde hareketlerini hep dairesel bir oylumda yapar” Okuyucularımızın anlayabilmesi için cümleyi Türkçeye çevirmemiz gerekmektedir: “Çocuk, ayaklanmasının ilk safhasında hareketlerini hep dairevî bir hacimde yapar.” Uydurukçanın mucitleri, “oylum” kelimesini “hacim” yerine uydurmuşlardır.
Özdemir Nutku’dan öğreniyoruz ki daire bir cisimdir, alanı değil hacmi vardır. Acaba dairenin hacminin hangi formül ile bulunduğunu da Nutku bize lütfederler mi? Prof. Dr. Nutku, psikolog William Stern’e de inciler döktürtmüş. Ondan tercüme ettiği bir cümle şöyle: “Her insan, kendini çevresinde oylumun merkezi varsayar ve bu oylumu adım adım tanır“. Tabii ki Stern böyle bir cümle kurmaz. Okuyucularımız Nutku’nun bir cümlesini (?) Türkçeye çevirmeye çalışıp eğlenebilirler.
Bir cümle daha: “Yine bu yaşlarda topluluk duygusu ya da bir arada oluşun duyarlığı artar ve çocuğun çevresine olan çabaları genişler.” “Duyarlık” yerine “hassasiyet“, “çaba” yerine “gayret” koyup cümleyi tekrar kurunuz. “Çevresine olan gayretleri genişler” ne demektir? Nutku, hangi dille yazıyorsunuz? Bu dili öğreten kitaplar, okullar varsa bize de tavsiye ediniz; öğrenelim ve yazdıklarını anlayalım.
“Bu yaştakilerde adalet duygusu ön düzeydedir” diyorsunuz. “Düzey” “seviye” yerine uydurulmuştur. Seviyenin önü arkası olur mu? Yoksa üstü ve altı mı olur? Yürümeye yeni başlayan çocukların dairevî şekilde hareket ettiklerini ve çevrelerini adım adım tanıdıklarını sizin yazınızdan öğrendik. Ama tekrar o çağlara dönüp çevremizi yeniden tanımaya; daire ile kürenin, seviye ile plânın farklarını yeniden öğrenmeye lüzum var mı?
“Dikkate alınması gereken bir nokta da, oyun yerinde az sayıda büyük olması, olanak varsa hiç olmamasıdır” cümlesindeki “olma, olanak, olmama” kelimelerinin tekrarlanması sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Acaba büyüdükçe, öğrendiğiniz kelimeleri birer birer atarak, tekrar çocukluk çağlarındaki kelime hazinesine dönmek, böylece çocuğun dünyasına daha rahat nüfuz etmek niyetiyle bu işi bilerek mi yapıyorsunuz?
Öyle anlaşılıyor ki bu yolla çocuğun dünyasına iyice girmiş ve onun düşünüş tarzını tamamen benimsemişsiniz. Tıpkı bir çocukta olduğu gibi mekân duygusu kaybolmuş; daire ve küre, seviye ve plân birbirine karışmıştır. Yine çocuklardaki gibi “sebep-netice” münasebeti de ortadan kalkmıştır: “Drama, sözcük kökünde yapmak anlamına geliyorsa, çocuk da oyun sırasında birşeyler yapmak etkisi içindedir.”
Ö. Nutku: Çocuk, piyesi sadece seyretmemeli, oyuna bizzat iştirak etmelidir, diyor. Çocuk da oyuna katılmak ve bir şeyler yapmak ister; çünkü “drama” kelimesi “yapmak” mânâsındaki bir fiilden türemiştir. Yani Nutku’ya göre “drama” “yapmak“tan türemeseydi, çocuk da birşeyler yapmak ve oyuna girmek arzusunu duymayacaktı.
Doğrusu Sayın Özdemir Nutku tebrike lâyıktır. Çocuk Tiyatrosu ile ilgili bir yazıyı onların seviyesine inerek yazmakta büyük bir başarı göstermiştir. Tabii ki bu başarıyı sağlamasında en büyük pay, uydurukça kelimelere düşmektedir.
Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun