Bu gece Osmanlı’yı giydim bedenime,

Sağ kolum Tuna, sol kolum Nil,

Yüreğim Kosova ovası kadar geniş.

Kalp atışlarımda mehter vurur…

Barbaros damarlarımda dolaşır,

Saçlarım yelkenleridir kadırgaların,

Bacaklarım mermer sütun;

İner kalkar Yeniçeri tokatları…

Avuçlarım Hicaz çölleri,

Yavuz yollar açar kaşlarım arasından,

Ulubatlı Hasan imanla tırmanır;

Göz kapakianmdır İstanbul surları…

Alnımda Sipahiler güreşir,

Bileklerim Bağdat kapısı,

Dimağım Divan-ı Hümayun

Soluğum ferman…

Elli çift manda çeker her adımımı,

Üç kıtadan top sesleri gelir,

Kulaklarım Kırım,

Çanakkale şahdamarım…

Akıncılar gözlerimde naralar atar,

Sinemde Sadrazam otağı,

Rumelihisarı sırtımda,

Yemen ayak ucumda…

Parmaklarım Azap erleri,

Kirpiklerim Niğbolu’ya uzanır,

Ciğerim Çeşme limanı gibi yanar,

Şamarım Sokullu, kollar keser…

Yumruklarım topuzdur;

Yıldırım gibi iner Çubuk ovasına,

Diz kapaklarımda kırılır kılıçlar;

Sel gibi küffar ezilir topuklarımda…

Sahi toplar ateş kusar ağzımdan,

Rum Ateşi bağrımda küllenir,

Fatih’in kalyonları sırtımdan Halic’e iner,

Viyana kederimdir, boğazıma düğümlenir…

Göz yaşlarım Basra’ya dökülür,

Bir adımda bir kıtaya köprü kurarım,

Avurtlarımda Kafkasya,

Sivastopol yanaklarımdan süzülür…

Ulu Cami omuzlarımda yükselir,

Süleyman Çelebi mevlit okur dudaklarımda,

Kızıldeniz’dir iliklerim;

Alır taze şehitleri koynuna…

Topkapı Sarayı gibi bağdaş kurarım.

Nice divanlar toplanır pazularımda,

Çehremde Cuma Selamlıkları:

Mohaç’ı görürüm ufukta…

Giydim yine Osmanlı’yı bedenime.

Üç kıtaya uzandım,

Yedi iklimden sesler duydum,

Çağ açtım, çağ kapadım…