KültürümüzMakaleler

Yedi Mehmetler Mangası

“Aşağıda okuyacaklarınız masal değildir, hikâye değildir, uydurma hiç değildir. Sağlıklarında, yaşayanların ağızlarından dinlenip derlenmiş, dosyalarımızda özenle sakladığımız savaş hatıralarıdır. Kelimesine dokunulmadan aktarılan bu hatıralardan, özellikle genç nesillerin çıkaracağı sayısız dersler vardır. Simdi söz, gazi atalarımızın.” Tuğgeneral Fazıl Bayraktar 
                                                                                                      
Bakalım Mehmet Pehlivanoğlu Ne Dedi:
B

en, Kastamonu’nun Kırkçeşme Mahallesi’nden Mehmet Pehlivanoğlu. Yedi ceddimiz pehlivan olduğu için soyadımız Pehlîvanoğlu olmuş. Çanakkale’de bir 57’nci Alay vardı. Öyle bir alay, yedi düvelde yoktur. Bizim Mangaya “Yedi Mehmetler Mangası” derlerdi. 

. Balıkesirli Mehmet Çavuş. (Manga kumandanımız)
  Neferler:
. Maraşlı Uzun Mehmet, 
. Tokatlı Kara Mehmet, 
. Karamanlı Deli Mehmet, 
. Bergamalı Efe Mehmet,
. Vakfıkebirli Taka Mehmet, 
. Yozgatlı Pala Mehmet ve ben,
. Kastamonulu Pehlivan Mehmet.

  Yaşımı sorarsan, ister doksan beş say, ister yüz say. Hey gidi hey… Ne manga idi o manga. Süngüye kalktık mı, dağ yürüyor sanırdı İngiliz gâvuru. Conkbayırı’nın dili olsa da söylese. O alay gibi alay gelmemiştir. O manga gibi manga olmamıştır. Her biri bir arslan yavrusu. Boşa kurşun atmadık, boşa süngü sallamadık.
  Bir gün, mütareke var dediler. Ateş kestik bir günlüğüne. Ölüler, yaralılar toplanacakmış. Doğrulduk siperlerden. Biz, şehitlerimizi, yaralılarımızı topluyoruz: İngiliz gâvuru kendi ölüsünü, yaralısını alıp götürüyor. Birbirimize şeker, cigara filan veriyoruz. Sanki, dört aydır cenk eden biz değiliz. Bir İngiliz zabiti geldi yanımıza. Cebinden bir şerit metre çıkardı. Fan fin fon bir şeyler diyor. Ben de mel mel bakıyorum buna, ne der ki diye. Ayak ucumdan tepeme kadar boyumu ölçermiş meğer. 
  Babam rahmetlik pehlivandı. Onun babası da pehlivanmış dedemin babası da pehlivan. Düğünde bayramda güleşe soyunurdum. Şimdi, ufaklığımıza bakma sen. O zaman, bende bir boy var, selvi kavağı gibi bir boy. Sahaflar çarşısındaki Mümin usta kisbet uyduramıyor bacağıma. “Yedi Mehmetler Mangası” dedim ya. Yedimizin de boyu uzun. Ne postal uyar ayağımıza, ne urba uyar sırtımıza. Siperlere sığmıyoruz. Nâmımız almış yürümüş, İngiliz zabiti, onun için ölçermiş boyumu. 
   Mustafa Kemal, Fırka Kumandanımız. Geldi bir gün. Siperlerde dolaşıyor; hal hatır soruyor.   Her birimize uzun uzun baktı, sırtımızı sıvazladı. “Allah nazardan esirgesin” dedi, Mehmet dediğin böyle olur işte.
   Bir gün süngü hücûmuna kalkacağız. Helalleşiyoruz birbirimizle. İçimde bir yanma var; sorma gitsin. Derken, bir patlama oldu; yer gök sarsıldı; dağ yıkıldı üstümüze. Kâfir, toprağın altında lâğım patlatmış. “Yedi Mehmetler Mangası,” toprağın altında kaldık. Bir kalas parçasının altından beni çıkardılar yarı ölü, yarı diri vaziyette. Hastanede bacağımın birini kestiler. Ondan sonra, adımız Topal Mehmet Pehlivan’a çıktı. 
  Yanarım, Yedi Mehmetler Mangası’na. Gidip görmedim ya. Şimdi bir taş dikmişler Conkbayırı’nın oralara. “Mehmet Çavuş Anıtı” derlermiş. Gidip görsem oraları, yüz yaşıma daha girerdim. Ben kim, oralara gitmek kim? Ninem öleli on yıl oluyor. O sağken, birbirimizi omuzluyor, iki laf edip rahatlıyorduk hiç değilse. Ninem öleli Azrail aleyhisselâmın yolunu gözler oldum.
  Geçenlerde, Cuma Namazına gideyim diye çıktım evden. Uzun sokağın başında mahallenin çocukları kaydırak oynuyorlarmış. Ben, tahta bacağımı sürüye sürüye geçerken, başladılar zeklenip benimle gırgır geçmeye:
                          “Topalım topalım seki sekiver, 
                           Tarlaya tohumu eki ekiver…”

 Utandım, üzüldüm, yerin dibine geçtim. Ben, o bacağımı, Kayaaltı’nda hovardalık yaparken yitirmedim ki a efendi oğlum. Öyle ya veledler ne bilsin Çanakkale’yi, Conkbayırı’nı? O gün bu gündür, evden dışarı çıkmaz oldum. Çıkayım da çoluk çocuğun eğlencesi mi olayım?
Camın önünde oturur; biri gelsin de iki lâf edelim diye yol gözlerim…
 

Ahmet Kabaklı

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242