irleşik
Kafkas Dernekleri Federasyonundan uğradıkları “soykırım”ı anlatan bir faks aldım. Bugün sizlere bu fakstan bazı
bölümleri aktarmak istiyorum:
“141
yıl önce Rusya’nın Kafkasya’da askerî hâkimiyeti tesis etmesinden sonra 21
Mayıs zafer günü olarak kutlanmaya başlandı. Kafkasya’da meydana getirilen
sürgün şartlarının sonucunda göçe zorlanan 1.5 milyon insanın yarısına yakını
çeşitli sebeblerle hayatını kaybetti.
Üzerinde
Kafkasyalıların yaşadığı bir coğrafyada mutlak hâkimiyet sağlayamayacağını çok
iyi değerlendiren Rusya yetkilileri çeşitli bahanelerle Kafkas halklarını yok
etmek için soykırım planlarını zaman zaman uygulamaya koymaktadır.
Bu cümleden
olarak;
21
Mayıs 1864 sürgününde 1.5 milyon kişi yurdundan sürülmüş ve bunun yarısına
yakını hastalık, açlık ve kötü hayat şartlarından hayatını kaybetmiştir.
3
Kasım 1943 sürgününde 120.000 Karaçay-Balkar Kazakistan ve Kırgız step ve
bozkırlarına sürülmüş ve 50.000 kişi hayatını kaybetmiştir.
23
Şubat 1944 tarihinde 700.000 Çeçen-İnguş yurtlarından edilmiş ve bunlardan
200.000’i Çeçenistan’a geri dönebilmiştir.
Kırım
Tatarlarının 18. asırda başlayan sürgün ve soykırımı daha o yıllarda 1.5 milyon
kişinin yurdundan edilmesine sürgün, açlık ve hastalık nedeniyle birçoğunun
ölümüne sebeb olmuştur.
Soykırım
uygulamaları devam etmiş 18 Mayıs 1944 tarihinde 423.100 kişi bir gecede
Sibirya steplerine sürülmüş bunların 200.000’i yolculuk sırasında ölmüştür.
Aradan
bunca yıl geçmesine rağmen 1990 yılında 260.000 kişi Kırım’a ancak
dönebilmiştir. Tatarlar vatanlarında %10 azınlık durumuna düşmüştür. Bu
uygulamalar yıllarca dünya kamuoyunun bilgisinden gizlenmiştir.
Eğer
bu yapılanlar insanlığa karşı işlenmiş bir soykırım suçu değilse neden yıllarca
insanlık âleminin bilgisinden saklanmıştır? Bu yetmiyormuş gibi 10 yıldır
Çeçenistan’da uygulanan insanlık dışı uygulamalarla 250.000’den fazla insan
hayatını kaybetmiştir. Bunun 100.000’e yakını çocuktur. Bir neslin geleceği yok
edilmiştir. Bunun adı hiç tartışmasız soykırım- Jenosit’tir.
Birleşmiş
Milletler tarafından 1968 yılında yayınlanmış olan ve tüm üye ülkelerce kabul
edilmiş (Savaş ve insanlık suçlarının zaman aşımına uğramayacağına dair
sözleşmesinin hükümleri de, bir insanlık suçu olan soykırımın mutlaka
cezalandırılmasını zorunlu kılmaktadır.)
Rusya’nın
önceki uygulamalarını da dikkate alarak son 5 yıl içinde Rus ordularının
zavallı ve yoksul bir durumda olan Çeçen halkının sistematik bir biçimde yok
edilmesi tarihi süreç içinde açık bir soykırım olarak ilan edilmelidir. Bu
uluslararası hukukun gereğidir.
Kafkas
soykırımının önce kabul edilmesi ve daha sonra ilan edilmesi ile yeni bir süreç
başlatılmalı ve Rusya’ya karşı cezalandırıcı hukuk mekanizmaları
çalıştırılmalıdır. Soykırım kararının gereği olarak, çeşitli yaptırımların ve
tazminatların gündeme getirilmesi, Kafkasya’daki soykırım ile yaralanmış olan
uluslararası hukuk vicdanının onarılması açısından yararlı olacaktır.
Kafkasyalılar
ile onların dostu olduğunu söyleyenler, asırlardır Kafkasya’da süren soykırımı
dünyanın gündemine getirmekte biraz geç kaldılar.
Kafkasya’dan
sürülen 1.5 milyon insanın yarısının yok olmasına neden olan büyük sürgünün yıl
dönümü olan 21 Mayıs tarihini “Sürgün ve
Soykırım Günü” olarak ilan edip bunu bütün dünyaya anlatmalıyız.”
Mustafa Necati Özfatura