“Arminius Vambery, aslen Macar’dır. Birçok yabancı dile tam vâkıfdı. Ayrıca dört sene kaldığı İstanbul’da Osmanlı Türkçesini çok iyi öğrendi. Türkistan’daki Türk lehçelerini de iyi bilmekte idi. 1863 senesinde Osmanlı pasaportu ve İstanbullu Müslüman bir derviş kıyafetiyle, İran üzerinden çıktığı Türkistan yolculuğunu tam bir yılda tamamladı. Gezisi sırasında Hanlık merkezleri olan Hiyve, Buhara ve Semerkant’a uğradı. Vambery, gezisi sırasında, gördüğü bütün şehir ve köylerin, coğrafi, sosyal ve kültürel özelliklerini inceledi. Ülkesine dönünce, seyahat hatıralarını “Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi” adı ile kitaplaştırdı. (Editör)
A. Vambery Rus işgali altındaki Türkistan’ın geleceği hakkında şunları söylemişti:
uslar, yarınki kudretlerini Orta-Asya’dan alacaklardır. Çünkü Avrupa kıtasından büyük, on bir milyon kilometrekare olan bu tarihi diyarda tabiat cömert ve sonsuz derece zengindir. Her türlü maden vardır. Yeraltı su kaynakları bugün stepleşmiş gözüken geniş sahaları en verimli topraklar hâline sokabilir. İpek yolu şeklen kapanmıştır.
Dünyaya hâkim olacak bir devlet, insanlığın üzerinden akıp gittiği temel yollardan müstağni kalamaz. Ruslar, rejimleri ne olursa olsun, Türk Ana-Vatanını elden kaçırmamak için icabında hatıra gelebilecek bütün entrikalara bâş vuracaklar şeklen sulhsever olacaklar, gerektiği zaman ırklarının ve idare tarzlârının kendilerine en uygun şekli olan zulmü ve istibdadı bütün dehşetiyle tatbik edecekler, bu geniş kıt’ayı sömürmeye devam edeceklerdir. Bunda da şüpheniz olmasın ki muvaffak olacaklardır.
Zamanın tekniğini, Avrupa karaşındaki topraklarından daha büyük dikkatle buraya sokacaklar, bakir kıymetleri işleyeceklerdir. Bu yol ve tarz onların cihan devleti olabilmeleri için tercih etmeye mecbur oldukları yoldur. Dünyaya hâkim olmak iddialarını ve ihtiraslarını başka türlü devam ettiremezler.
Fakat hata edeceklerdir: Hata etmeye mecburdurlar da…
Çünkü Ruslar, Türkleri, asla ve asla Ruslaştıramayacaklardır. Aksine, eğer Türkleri toptan yok etmezlerse belirli bir zaman sonra, Türk asıllı insanlar, Rus asıllı olanlardan sayıca daha çok olacaklardır. Çünkü Türkler, bilhassa göçebe orijinli Türkler, Ruslardan daha üstün nüfus artışı kudretine sahiptirler. Ruslar, Türklere, hiç bir zaman güvenemedikleri için zaruret duymadıkça; onları savaşlara sokmazlar. Hem itimad etmezler, hem de modern harp sanatını öğrenmelerini istemezler. Çünkü bilirler ki Türkler kendilerine göre daha harpçi, cesur ve ferdî güce sahiptirler.
Orta-Asya’daki milyonlarca Türk asıllı insan, çeşitli oymak ve obalara ayrılmış, çeşitli avul adları taşımakla beraber aralarında ırk, kan, dil birliği varadır ve yüzde doksanı aşkın çoğunluğu aynı din içindedirler. Müslümandırlar. Hem de, Araplara ve İranlılara göre daha çok samimî ve gönülden Müslüman…
Ruslar, onları muhtelif devletlere ayıracak, Türk erkeklerini Rus kızlarıyla; Türk kızlarını Rus erkekleriyle evlenmeye mecbur edecek, kendi dil ve edebiyatlarını zorla kabul ettirecek, kiril alfabesini tatbik ettirecek, ferdî aydınlamaları önleyecek, milliyet ve din şuurunu unutturmak için, ırklarına has desîse, alçaklık, istibdad, insanlık dışı yollarla her çâreye başvuracaklardır.
Fakat; kısaca Turan diyeceğimiz ve Avrupa’dan büyük ülkeyi sömürmek için oraya çağın teknik ve vasıtalarını sokmaya mecbur ve mahkûm oldukları için, Türkler, ister istemez devrin medeniyetiyle karşı karşıya ve yüzyüze geleceklerinden ve Ruslardan daha çok zeki, çalışkan, haysiyet ve gurur sahibi olduklarından bu medeniyete onlardan daha derin ihtirasla sahib çıkacaklardır.
Bu safhadan sonra, Türk milliyetçiliği ile Rus milliyetçiliği arasında gizli ve hudud tanımaz bir harb başlayacaktır. Bu harbden emin olunuz ki Türkler galip çıkacaklardır. Çünkü Türkler, Araplar gibi samî ırk değildir, köle ruhu taşımazlar, sarı ırk da değildir. Refah ve medeniyet kendilerinin olmadı mı tatmin edilmezler, aslen Ural-Altaylı olan biz Macarlara bakınız: Avrupalılaşmanın her türlü tecellisi içinde nasıl ayrı bir millet isek, kaynaşamamış isek, dinimiz Hıristiyan olmakla beraber, siz Osmanlı Türkleriyle yüzlerce yıl yan yana ve içice, sessiz ve huzur içinde yaşamış olmamıza rağmen, Cermen hâkimiyetine elli yıl tahammül edemedik ve iki defa isyan ettik, sizlerden yardım istedik ve gördük. Sizinle harplerimiz “siyasî” idi: Sizden başkalarıyla da “ırkî…”
Napolyon Bonapart:
“— Türkler öldürülürler, fakat mağlûb edilemezler…” demişti.
Bu öldürülmek tâbiri, yok edilmek manasınadır. Ruslar, Türkleri topyekûn imha etmeyi gönüllerinden isterler amma, o zaman da, ancak Türk ferdî kudret ve kabiliyeti ile Türk irsî mukavemet ve bedenî hususiyetleri ile işlenebilecek o uçsuz bucaksız ülkeden bekledikleri kolonizasyon nimetlerinden mahrum kalırlar. Tekniği getirdikleri zaman ise, Türk, günün birinde o tekniğe Rustan daha lâyık olduğunu isbat edecek ve milliyetini de, dinini de asla terk etmeyeceği için bir gün gelecek, hem ülkesinin, hem Rusluğun hâkimi olacaktır. Çünkü insanlar her şeyi değiştirebilirler, fakat illiyet ve irsiyeti değiştiremezler.
Dünyada Türkmenlerden daha cesur insanlar düşünemem.
Kaynak:
– Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi – A. Samipaşazâde Abdülhalim – N. Ahmet Özalp
– Saraydaki Casus-Mim Kemal Öke
– Sahte Derviş-Cemal Kutay
– Hayat Tarih Mecmuası
Prof. Arminius Vambery