Türkistan

TDT’nin Dünyaya Açılan Kapısı: Türkiye

H

resim

ürriyetinin 30. yılını kutlayan Orta Asya Türk Devletleri 2022 yılına girerken büyük bir adım attı;  Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) uluslararası alanda yeni bir soluk olarak doğdu. Türk dünyası yüzyılın son çeyreğinden itibaren çok umutlandı ama 20. Asırda içine kapandı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye ile Türk dünyası arasındaki münasebetler çok kısıtlı oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan çift kutuplu küresel sistem ise dünyayı yeniden tasarlarken Türkçe konuşan halkların birbirinden uzaklaşmasına yol açan yapıyı kurdu.
Bu yüzden Soğuk Savaş sırasında Türk dünyası arasında Moskova üzerinden sürdürülen çok sınırlı sayıda kültürel münasebetleri söz konusu oldu. SSCB dağılınca diğer cumhuriyetler gibi Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan ettiklerinde Türk dünyası arasında iş birliğinin temelleri atıldı. 1992 yılında Ankara’da “Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi” toplandı. Aradan 7 yıl geçtikten sonra 2009 yılında ise Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi kuruldu. Türk Konseyi ve Türk Keneşi de denilen bu platform uluslararası örgütler içinde mütevazı hedeflerle adım adım ilerledi. Bu bağlamda ekonomi, eğitim, ulaştırma, kültür, turizm ve dış politikaya yönelik kayda değer projeler elbirliği ile hayata geçirildi. Türk Keneşi 12 Kasım 2021’de İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvesi’nde tarihî bir adım atarak ismini Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olarak ilan etti. TDT’nin başlıca amacı üyeleri arasında ekonomik ve kültürel iş birliği potansiyelini en yüksek seviyeye çıkarmaktır. Bunun yanında global ve bölgesel krizlere karşı ortak tutum takınarak uluslararası alanda barış ve dostluk lehinde inisiyatif almaktır.
Dünya jeopolitiğinde bir devletin okyanus veya denizlere kıyısının olması çok önemlidir. Bu bağlamda kıyısı olan devletler, deniz yollarını kullanarak dünyaya açılır, ticaret yapar, ana karasına yönelen tehditleri denizlerde karşılayabilir. Denizlere veya okyanuslara kıyısı olmayan devletler ise âdeta kilitlenmiştir. Zaten bu ülkelere “kilitli ülkeler” adı verilir. Bu yüzden etrafını çevreleyen ve denizlere kıyısı olan komşuları üzerinden dünya ile irtibat kurmak zorunda kalır. Başta Özbekistan olmak üzere çoğu Orta Asya ülkeleri de açık denizlere kıyısı yoktur. Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın Hazar Denizi’ne kıyı olmakla birlikte, bu deniz kapalı bir deniz olduğu için açık denizlerin imkânlarından uzaktırlar. Özbekistan ise açık denizlere ulaşabilmek için en az iki komşu ülkenin kara ve hava sahalarından geçmek durumundadır. Bu bakımdan Özbekistan çifte kilitli bir ülkedir.
Ayrıca belirtilmesi gereken bir durum daha vardır. Orta Asya’daki Türk dünyasını çevreleyen ülkelerin ekonomik büyüklüğü, askerî kapasitesi ve yeryüzü şekilleri de dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında söz konusu kilitlenmenin oluşturduğu olumsuzluklar daha açık görülebilir. Dünyanın aşılması en zor dağlık bölgelerine sahip Tacikistan ve Afganistan yanında Özbekistan’ı çevreleyen ülkelerden biri Rusya diğer de Çin’dir. Bu ülkeler ekonomik ve askerî kapasiteleri bakımından birer dev olarak jeopolitik dengeleri kendi lehlerine kullanma imkânlarına da sahiptirler. Afganistan ise 40 yıldır bölgenin en istikrarsız ülkesi olarak siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan bölge ülkelerini olumsuz etkilemektedir.
Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkeler Türkiye üzerinden dünyaya açılma imkânı elde ederek üzerlerindeki kilitleri kırmaktadır. TDT’ye üye devletlerinin toplam yüzölçümü yaklaşık 4,9 milyon kilometrekare ve nüfusları da 170 milyonu aşmaktadır. Söz konusu nüfusun ortak dil kullanma imkânı, genç ve dinamik nüfus yapısı ve görece eğitim düzeyinin yüksek olması ekonomik faaliyetleri kolaylaştıracak faktörlerdir. Coğrafi açıdan kilitlenmişlik durumu, siyasi birliktelikler ve ekonomik iş birlikleri sayesinde kırılacaktır. Türkiye bu noktada çok önemli bir işlev görecektir. Hava yolu koridorları vasıtasıyla, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’yla ve son olarak gündeme gelen Zengezur koridoruyla bölgenin dünyaya bağlanan gerçek bir köprüsü olacaktır.
 Emir Timur’un Mirası: Özbekistan 
Özbekistan zengin tarihi, kültür ve medeniyet birikimi yanında ekonomik kapasitesi ve yer altı kaynakları bakımından da oldukça zengin bir ülkedir. Taşkent, Tirmiz, Hive, Kokand, Karşı, Buhara ve Semerkant gibi tarihî şehirleri her bakımdan cazibe merkezi olmuştur. Tarihe bakıldığında siyasî, ticarî ve ilmî bakımdan aralarında tatlı bir rekabet olsa da her bakımdan birbirlerini tamamlayan bu şehirlerden Semerkant ve Buhara şu mısralarla anlatılır:
Semerkand saykal-ı rûy-i zemîn est, Buhara kuvvet-i İslâm-ı dîn est.
Semerkant yeryüzünün ziynetidir, Buhârâ İslâm dininin kuvvetidir.
At sırtında yönettiği hiçbir savaşı kaybetmeyen büyük bir komutan olan Emîr Timur iktidarı müddetince Orta Asya’nın siyasi ve kültürel haritasını birleştirdi. Tahta oturduğu 1370’ten başlayarak 35 yılda Doğu’nun en güçlü devletini kurdu. TDT, Emîr Timur’un bir zamanlar birleştirdiği coğrafya üzerinde yeni bir hamledir. İzmir’den Taşkent’e, Antalya’dan Almatı’ya uzanan coğrafyada TDT dilde, işte ve fikirde birlik yolunda ciddi bir adımdır.
Özbekistan, ekonomik potansiyeli bakımından dünyanın ilgisini çekmektedir. Özbekistan hâlen dünyanın en büyük yedinci doğalgaz, dördüncü uranyum, altıncı pamuk üreticisi ve ikinci büyük pamuk ihracatçısıdır. Türkiye’nin Özbekistan’daki yatırımları son 5 yılda 70 kat, ortak şirket sayısı ise 5 kat artmıştır.

İlgili Gönderiler

1 / 63