*Prof. Dr. Osman Kemal Kayra
Bugün Batı Türkistan; Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tâcikistan, Kazakistan’ın ve Afganistan’ın büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Batı Türkistan’ın Afganistan’da bulunan bölümü Güney Türkistan olarak anılır ve Mezâr-ı Şerîf civârında oluşur. Bunun dışında Anadolu ve Batı Türkistan arasında kalan Îran’ın kuzey bölgesine de Îran Türkistan’ı denilmektedir.
Aras Irmağının Hazar Denizi’ne döküldüğü noktadan başlayarak Îran’ın kuzeybatı ve kuzey doğusu bölgeleri olan Âzerbaycan, Mâzenderan, Türkmen sâhası ve Horasan’ı da içine alan bölge yaklaşık 800.000 kilometrekare olup bu bölgelerde 50 milyondan fazla Türk nüfus yaşamaktadır.
Doğu Türkistan ise coğrâfi bölge îtibâriyle Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak bilinen Çin zulmündeki Türklerin yaşadığı yerdir.
Orta Asya denince büyük oranda Türk yurdu anlaşılır ve Tûrân adıyla mârûftur. Diğer kavimler değişik dinler butlânında (bâtıllığında) bulunurken 10. asırda da Müslümân olan şerefli atalarımız, Asya’nın büyük bir kısmını İslâm’la şereflendirmişlerdir.
İpek Yolu, ticâret aracılığıyla değişik kavimleri birbiriyle tanıştırıyordu. Yıllarca İpek Yolu’nun iki büyük koordinatörü olan Rusya ve Çin’in sosyal alan faâliyetleri bir hayli etkili olmuştur. Özellikle Ortodoks Rusya’nın hem dînî hem de ırkî propagandaları hep kendisini hissettirmiştir.
Tûran Edebiyâtı
Bir Tûran edebiyâtımız var; biz onları Türk dünyâsına tanıtamadık. Türk dünyâsında düne kadar sâdece Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal tanınıyordu.
Dîvân edebiyâtımızın en gözde şâirleri ve dilcilerini yetiştiren Çağatay Türk şâirleri ve Çağatay Türk Şîvesini biliyor muyuz? 15. asrın ikinci yarısından Bâbür zamânına kadar varlığını sürdüren edebî Türk şîvesini niçin gereği gibi tanıtamadık. Hem şuurlu bir Türk milliyetçisi hem de iyi bir dilci ve aynı zaman da da Dîvan edebiyâtının en büyüklerinden olan Ali Şîr Nevâî’yi gençlerimize ne kadar tanıttık?
Sultan Hüseyin Baykara gibi hem büyük bir şâir hem büyük bir devlet adamı olan bu kıymetimizi gençlerimiz biliyorlar mı?
Büyük bir Türk devlet adamı âlim ve şâir Kâdı Burhâneddîn’i kaç gencimiz tanıyor.
Âzeri Türk şiirinin en büyük şâiri Fuzûlî’yi gençler Victor Hugo kadar bile tanımıyorlar.
Yıllarca “vatan-millet-Sakarya” diye alay ettiğiniz bu üçlü ve her işimizin evveli ve âhıri “inşâallah ve mâşallâh” bizim aşîretten devlet olma şifremizdir. Bu şifreler mankurtlaşmış beyinlere ağır gelir.
Hem târîhimize küfredip hem de elde bayrak sallayarak, boğazı yırtılırcasına İstiklâl Marşı’nı söylemekle, 5 km’lik bayrak konvoyu yapmakla milliyetçi değil ancak “ulusalcı” olunur. Millî şuur; târih, vatan, millet, din, dil, kültür ve ideal birliği ile oluşur.
Millî eğitimi gerçekten “millî” yapmak istiyorsak, târihi bizim bir beyliğimiz kadar olamayan ABD gibi, hâlâ krallıkla demokrasiyi bir arada götüren, İngiltere, Norveç, İspanya vb. ülkelerin insanlara verdiği târih şuurunu biz de gençlerimize vermeliyiz. Bu şuuru hâlâ gençlerimize veremediysek tabîî ki onlar da Sultan Abdülhamîd’i, Sultan Vahdeddîn’i (hâşâ ve kellâ) vatan hâini olarak tanıyacaklar ve sırtı yatak görmeyen bâzı sultanları yatak düşkünü diye bileceklerdir. Her biri siyâsî ve askerî dehâlar ve büyük edebîyat ve san’at âşığı olan bu büyük pâdişahları hatâ ve sevaplarıyla tarafsız ve doğru tanıtmak millî vazîfemizdir.
Hürriyetimizin köklerini Bilge Kağan’a Kültigin’e Doğu Türkistan mücâdelesinde efsâneleşen Osman Batur’a, Abdülehad Nûr’a Enver Yusuf Tûrânî’ye, Îsâ Yusuf Alptekin’e, Hotenli Baş Müderris Mehmed Emin Buğra’ya, şâir Abdülhamîd Süleyman Çolpan’a ve Kazakistan millî kahraman ve şâiri Mirjakıp Dulatoğlu’nun “Oyan Kazak”ına dayandırmadan bağımsızlık ve hürriyet şuurunu tam veremezsiniz. Bağımsızlık ve hürriyet meş’alesi evvelâ Orta Asya Türkleri tarafından yakılmıştır.
Türk milleti bir bütündür ve “dış Türkler”, “Türkî cumhuriyetler” sözleri yanlıştır; bunlar kasıtlı uydurmalardır.
Türk milleti bir destan milletidir. Bu destanları çocuklarımıza ezberletmezsek, kendilerini 5000 yıllık şerefli bir mâzînin değil, 100 yıllık bir geçmişin çocukları olarak görmeye devâm edeceklerdir. Bu ayıp bize yeter de artar!..