Osmanlı Devletinin Himayesini İstediler
oğu Türkistan lideri Yakub Bey Kaşgar’a hâkim olduktan sonra, bir taraftan Orta Asya’yı bir nevi aralarında paylaşıp istilâ etmiş olan Rusya ve İngiltere ile münasebetlerini dostane bir şekilde düzenlemeye ve bir denge unsuru olmaya çalışırken, diğer taraftan da kendi nüfuzunu yükseltecek ve devletini destekleyecek olan İslâmın başı, Osmanlı Pâdişâhı Sultan Abdülaziz Han (1861-1876) nezdine fevkalâde elçisi Seyyid Yakub Han Töre’yi göndererek yardım talebinde bulunmuştur.
Orta Asya Müslümanlarının yetiştirdiği büyük diplomatlardan biri olan Seyyid Yakub, kısa adıyla Hoca Töre, Türkistan’daki gelişmeleri ve bu arada Kâşgar devletinin durumunu ve ihtiyaçlarını çok iyi bir şekilde Osmanlı hükümeti ileri gelenlerine ve Padişah’a anlatarak ülkesi için silâh ve personel yardımı almaya muvaffak olmuştur.
Osmanlı himayesine alınmasını dileyen Kâşgar hâkimi Yakub Han, Şaban 1289 (Ekim 1872) tarihli mektubunda özetle şöyle diyordu:
“Duyduğumuza göre, bütün Müslümanların Halifesi olarak zat-ı şahaneniz, himmetinizi İslâmın hayrına sarf etmektesiniz. Bu arada biz de, sizlere niyazda bulunmayı ganimet bilerek yüce katınızda kulluğumuzun kabulü ümidiyle bu mektubu göndermeye cür’et ettik. Biz âcizlerini de himaye ettiğiniz kullarınız arasına dâhil ile kapınızda hizmet edenlere ilâve buyurumuz ki bu vesileyle bizim de başımız dik olsun… Diğer hususlar elçimiz Seyyid Yakub Efendi’nin şifahî takririne havale olunmuştur…”
16 Haziran 1873 Çarşamba günü huzur-ı hümâyûn’a kabul edilen Yakub Han’ın elçisi Seyyid Yakub, ülkesinin dertlerini etraflıca anlatarak bilhassa askeri sahada Osmanlı devleti’nin yardımını rica etmiştir.
Padişâh’ın direktifi üzerine hükümet, Yakub Han’ın biat ve elçisinin yardım için yaptıklar müracaatları görüşerek kabul etmiştir. Hükümet bu kararından sonra Kâşgar hâkiminin ricaları için gerekeni yapmaya başladı. Sadaretin direktifi ile Kâşgar elçisinin istekleri bizzat Tophane Müşiri Ali Said Paşa ve Umum Fabrikalar Nâzırı Seyyid Paşa tarafından yerine getirilmiştir.
Osmanlı Devleti Yardım Etti
Kâşgar hâkimine bütün edavatiyle beraber 6 adet Krupp topu, bin adet eski ve 200 adet de yeni yapı tüfenk ile kapsül, barut imal vasıtaları ve ustaları gönderilmiştir. Ayrıca, Kâşgar ordusunu eğitmek için, istihkâm subayı Ali Kâzım Bey, piyade subayı Mehmed Yusuf Bey, süvari zabiti Çerkes Yusuf Bey ve topçu zabiti İsmail Hakkı Bey ile dört emekli subay, Enderundan Murad Efendi’nin başkanlığında Kâşgar’a gönderilmesine karar verilmiştir.
Yakub Han’a ise, bâzı hediyeler ile birlikte “Birinci rütbeden murassa nişan-ı Osmanî” ve “Seyf ve âlem” gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Bu hediyeleri ve yardımları ihtiva eden bir nâme-i hümâyûn da Yakub Han’a yazılmıştır.
Osmanlı hükümetinin Kâşgar’a yaptığı yardımı götüren heyet, Süveyş üzerinden rahat bir yolculuktan sonra Hindistan’ın Bombay şehrine ulaşmıştır. Fakat heyet, Bombay’dan Kâşgar’a kadar olan yolculuğunda İngilizlerin çıkardığı engeller yüzünden çok eziyet çekmiştir.
Nihayet, elçilik heyeti ve “nâme-i hümâyûn” Kâşgar’a ulaşmış ve Yakub Bey tarafından 100 pare top atışıyla selâmlanmıştır. Yakub Bey, hâkimiyeti altında bulunan bütün memleketlerde hutbeleri Sultan Abdülaziz nâmına okutmağa ve sikkeleri de onun adına bastırmağa başlamıştır.
Daha önce “Atalık-Gazi” ve “Be-devlet” unvanını kullanmış olan Yakub Han’a, Osmanlı devleti tarafından verilen “Emîr”lik unvanının ilânında o sırada Kâşgar’a vasıl olmuş olan İngiliz elçilik heyeti de hazır bulunmuştur.
Kâşgar Emîri Yakub Bey (bundan sonra Han), Osmanlı devleti’nin kendisine yaptığı yardıma ve iltifata teşekkür için 1292 Rebiül evvel (7 Nisan 1875) inde İstanbul’a gönderdiği mektubunda hülâsa olarak şöyle diyordu:
Yakup Han’ın Teşekkürü
“…Lütfedip Halifemizin göndermiş bulunduğu ‘nâme-i hümâyûn’, 4 zabit, 1 murassa kılıç, Birinci rütbede murassa bir ‘nişan-ı Osmanî’, bütün edavatiyle beraber 6 top, 1000 adet eski ve 200 adet yeni yapı tüfenk buraya ulaştı. Bunların gelmiş olması halkda büyük sevinç yaşatmıştır. Hattâ bunların gelişi halka 100 pare top atılarak müjdelenmiştir. Ben de, ömrüm oldukça hilâfet penahîlerine duacıyım. Vereceğiniz her türlü emri yerine getirmek için hazırım. Büyük ihsanlarınız bütün Orta Asya İslâm âlemine yeni bir hayat vermiştir. Şimdi bütün Müslümanlar yüzlerini sizlere çevirmiş bulunmaktadır. Herkes zat-ı âlilerine tebaiyyet arzusu ile doludur. Ümid ederim ki kısa bir zamanda bütün Orta Asya Darülhilâfe ile bağlantı kurarlar ve bu suretle dünya ve din işlerinin en yüksek ve en temiz vazifesi olan İslâm birliği ortaya çıkmış olur. Şu anda âciz bendeleri Devlet-i aliyye’nin sancağını açmış, hutbeyi ve sikkeyi namınıza ortaya koymuş vaziyette size karşı vacip olan borcumu yerine getirmeye çalışıyorum. Askerin eğitilmesi ve yetiştirilmesi hususunda bütün gayreti sarfetmekteyim. İnşallah yakında büyük bir terakkî görülecektir…”
Kendisini Halife’ye bağlı bir Emîr olarak ilân eden Yakub Han, İstanbul’dan gelen subayların da yardımıyla, büyük bir enerji ile ordusunu yetiştirmeğe koyulmuştur. Yakup Han’ın bu hummalı çalışması kısa zamanda neticelerini vermeye başlamıştır. Nitekim Kâşgar ordusunun mükemmel eğitimini görmüş olan yabancı şahitler, durumu takdir ve hayranlıkla raporlarında zikretmişlerdir.
Çin İşgalleri Başladı
Bu arada son hazırlıklarını tamamlayan General Tso, 1876 sonbaharında ileri harekâta başlayarak, 5 Ekim’de Urumçi’yi ve 6 Kasım’da da Manas’ı aldı ve Doğu Türkistan sınırlarına dayandı.
Hızla ilerleyen Tso’nun işgal kuvvetlerini durdurmak maksadiyle Yakub Han, sınır bölgesindeki stratejik önemi büyük olan Turfan, Tahtasun ve Divana kalelerine yeni kuvvetler sevketti. Kumandanlarından Hakîm Han Töre’yi Turfan’a ve kendi küçük oğlu Hak-Kulu Bey’i de Tahtasun’a tâyin ederek, kendisi ana kuvvetlerin başında Korala’ya ilerledi.
1876-1877 kışı kaçınılmaz hâle gelen bu harbi bir müddet erteledi ise de, savaş 1877 baharında Tso’nun ânî hareketlerle 18 Nisan’da Divancı’yı ve 16 Mayıs’da da Turfan’ı işgaliyle fiilen başladı.
Güvendiği kumandanı Hâkim Han Töre ile oğlunun Çin kuvvetleri karşısında tutunamamaları Yakub Han’ı son derece üzmüştür, inatçı müstevliye karşı esas kuvvetlerin başında ilerlemeye hazırlanırken anîden rahatsızlanan Yakub Han, birkaç saat sonra beklenmedik bir şekilde vefat etmiştir. Yakub Han’ın bu ânî ölümü, Kâşgar’ın müstakil kalma şansını da yok etmiştir.
Yakub Han’ın Doğu Türkistan’da bizzat büyük kahramanlığı ve enerjisi ile kurduğu, Türk ve İngiliz yardımlariyle geliştirdiği Kâşgar devleti, onun ölümü ile tam bir Keşmekeş içine düşmüştür. Hak-Kulu, Hakîm Han Töre’yi Korala valisi tâyin ettikten sonra babasının nâşını Kâşgâr’a götürürken kardeşi Beg-Kulu tarafından Aksu yakınlarında pusuya düşürülerek öldürülmüştür.
Beg-Kulu kendisini Kâşgar hâkimi ilân etmesine rağmen, Hoten valisi Niyaz Beg’in istiklâlini ilân etmesine mâni olamamıştır. Böylece, Kâşgar’da dramatik bir iç harb başlamış oluyordu.
Beg-Kulu, büyük mücadeleler ve kayıplardan sonra, önce kardeşinin öldürülmesinden dolayı kendisine karşı isyan eden Hakîm Han Töre’yi ve sonra da Niyaz Beg’i mağlûp edip memleketi parçalamaktan kurtardı isede, General Tso’nun ordularına karşı koyacak bir kuvveti de kalmadı.
Beg-Kulu, iç harbi bitirir bitirmez Hindistan İngiliz Valiliğinden acilen maddî-manevî yardım ve Çinlilerle sulh yapabilmesi için arabuluculuk yapmaları ricasında bulundu. Ancak, hiç kimseden bir cevap alamadı. Bu ise, Beg-JKulu’yu büyük bir ümitsizliğe düşürdü.
Çinliler Kâşgar’ı Ele Geçirdi
Karşılarında rakip kalmayan Çin kuvvetleri ise; 16 Aralık 1877’de Kâşgar’ı kolayca zaptetti. Mart 1878’de “Pekin Gazete”si bütün Doğu Türkistan’ın işgal edilerek Çin hâkimiyetine sokulduğunu resmen açıkladı.
Doğu Türkistan Türklerinin, Yakub Han önderliğinde binbir güçlüklerle kurdukları Kâşgar devleti’nin, Yakub Han’ın ölümünden sonra ortaya çıkan manâsız bir iç harb sonunda parçalanması ve müdafaa edilmeksizin Çin kontrolüne geçmesi herkesi olduğu gibi Çinlileri dahi şaşırtmış idi.
Bilâhıre İstanbul’a gelen Yakub Han’ın emektar elçisi Seyyid Yakub Han Töre, bir takrir ile Sultan Abdülhamid’e müracaat ederek, Kâşgar devleti’nin Osmanlı idaresine tâbi bir ülke olduğunu ve Çin istilâsının protesto edilmesini veya Çin hükümetine başvurarak Çin kuvvetlerinin geri çekilmesi için tavassutlarını rica etmiştir. Fakat 93 harbinde Ruslara yenilen Osmanlı devleti perişan bir durumda olduğu için Kâşgar elçisinin ricalarına müspet bir cevap verilememiştir.
Bu arada, ümit etmedikleri bir şekilde Doğu Türkistan’a hâkim olan Çinliler intikam hissiyle hareket ederek memlekette tam bir askerî istibdat idaresi kurdular. Çin katliamına görgü şahidi olmak bahtsızlığına uğrayan Osmanlı subaylarından Ali Kâzım ve Metomed Yusuf Efendiler ile Yakub Han’ın sekreteri Mirza Molla isa Mirza-Başı’nın ifâdelerine göre, 60,000 kişilik Kâşgar ordusu tamamen tasfiye edildiği gibi, halkı sindirmek için de toplu idamlara gidilmiştir.
Böylece, bir zamanlar Osmanlı himayesine girmiş olan Kâşgar devleti, bundan böyle tamamiyle Çin kontrolüne geçmiş oluyordu. Bu olaydan sonra da, Osmanlı devleti’nin Kâşgar ile münasebetleri sona ermiştir.
Kaynak:
-Prof. Dr. Mehmet Saray – Rus İşgali Devrinde Osmanlı Devleti ile Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler
Prof. Dr. Mehmet Saray