K
ırım Yarımadası Hazarlar zamanında Kıpçak nüfusunun yerleştiği bir yerdi. Selçuklular zamanında buraya akınlar yapılmıştı. İzzeddin Keykavus zamanında buraya Türkmenler yerleştirilmiş daha sonra bunlar Dobruca-Besarabya bölgesine nakledilmişlerdi. 13. yüzyılın ilk yarısında cereyan eden bu hadiseler sırasında Sarı Saltuk da öncü bir rol oynamıştır. Kırım Tatar boyları yaklaşık 1430’larda Hacı Giray liderliğinde Kırım Hanlığı’nı kurmuşlardı”
Kırım Hanlığı’nın 1475’te fethedilerek Osmanlı himayesine alındı. Fatih Sultan Mehmed’in Kırım’ı fethetmesi sadece Türk tarihi açısından değil dünya tarihi açısından da bir kırılma teşkil eder. Burada hâkim olan Latin menşeli Ceneviz ve Venedik’in saf dışı edilmesi, ‘Osmanlı barışı ve birliği’ fikrini en üst seviyeye çıkarmıştır. Rusya bu dönemde ehemmiyetsiz bir yere sahipti. 1650’lere kadar Kırım hanları, hem Lehistan Krallığı, hem de Moskova Devleti’nden yıllık haraç alırlardı.
Kırım Yarımadası Ruslar için de stratejik bir öneme sahiptir. Rusya ve Osmanlı’nın büyük devlet olma noktasında kaderini tayin eden başlıca faktör Kırım Yarımadası olmuştur. Osmanlı Devleti’nin 2. Viyana bozgunu ile zayıflaması ve güç dengeleri içindeki hâkim rolünü kaybetmesi üzerine 17. yüzyıl sonlarında Karadeniz’de ilk defa donanma sahibi olan Ruslar, yaklaşık bir asır sonra da Kırım’ı ele geçirdiler. Moskova, Tatar âlemine karşı çok kurnaz ve akıllı bir politikayla hareket etmiş, Kırım Hanlığı karşısında daima dostluk ve himayeci görüntü sergilemiş, hanlığın içindeki taht kavgalarında daima kendisine müttefikler bulmuştur. Bunları destekleyerek Kırım’a sahip olmuştur.
Prof. DR. Yücel Öztürk
Kaynak