Haberler

Kelime Irkçılığı Bitsin!

İ
mkân” değil “olanak”, “tabiat” yerine “doğa”, “hayata” karşı “yaşam”… Türkiye’de geçtiğimiz asırda, dili yabancı kelimelerden arındırma bahanesiyle bunlar gibi birçok kelime uyduruldu, devlet eliyle lisana müdahale edildi. Bizi hem maziden hem de Türk dünyasından koparan dil politikası, artık devletin en üst kademesi tarafından da tenkit ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, gençlerin Ömer Seyfettin’in eserlerini bile anlamakta zorlandığını hatırlatarak bunun dilimize yapılan bir suikast olduğunu söyledi.
 Erdoğan’ın “Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz kelimelerin tasallutu altına sokularak kadim medeniyet ile arasındaki bağ kopartılmaya çalışmıştır” sözlerine edebiyat çevrelerinden de destek geldi. Gazetemize konuşan isimler, devletin yapılan yanlışları telafi etmek adına yeni çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.
Türk dünyasından koptuk 
“Geçtiğimiz asırda Türkçeleştirme adı altında millîleşmiş Arapça ve Farsça kelimeleri, ‘kelime ırkçılığı’ yaparak kovdular” diyen Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Genel Başkanı ve AK Parti Milletvekili Ekrem Erdem “Yeni nesil, 50 sene evvel yazılan eserleri okuyamıyor. Öte yandan yapılanlar bizi, Türk dünyasından da kopardı; ‘olanak’ denilince Orta Asya’dakiler sizi anlamıyor. Bu sıkıntının önüne geçmek için millî bir dil politikası meydana getirerek insanları şuurlandırmak gerekiyor. Sonra Millî Eğitim Bakanlığı, ders kitaplarında eski kelimelerimize çokça yer vermeye başlamalı. Basın da vazife üstlenmeli” ifadelerini kullanıyor.  
40 Yıllık eseri okuyamıyoruz
İngiltere’deki ders kitaplarında 71 bin kelime varken, Türkiye’de bu rakamın 6 bin olduğunu hatırlatan yazar Yavuz Bülent Bakiler ise “İngiltere’de 400 yıl önce ölen Shakespeare’i okuyamayana aydın gözüyle bakılmazken biz 40 sene evvel yazılan kitapları anlamakta zorluk çekiyoruz. Bunun sebebi devletin güttüğü yanlış dil politikasıdır. Mesela TRT’de, Arapça ve Farsça kelimelere müthiş bir düşmanlık vardı; “inşallah” değil “umarım” denilirdi. Bu yüzden güdük bir dille yetişip, düşünemedik. Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri yüzde 100 doğruları ifade ediyor. Ancak yanlışları da ortadan kaldırmak gerekiyor” şeklinde konuşuyor.

Türkiye’de bin yıllık kültürümüzü taşıyan kelimelerin yasaklandığını kaydeden D. Mehmet Doğan da şunları söylüyor: “1935 yılında kılavuzlar neşredilerek, uydurulan 7-8 bin kelimeyle konuşmamız istendi. Bu kelimelerin bazıları Fransızcadan uydurulmuştu. O zamanın gazetecilerini de uydurukça kelimelerle yazmaya zorladılar. 1940’larda Öz Türkçe adı altında bu kampanya şiddetlenerek devam etti. Bugün de Millî Eğitim müfredatı, kimsenin bilmediği uydurma kelimelerden müteşekkil… Çare, zengin Türkçe’ye dönmektedir. Ders kitaplarının birçoğu Cumhurbaşkanı’nın tenkit ettiği kelimelerle dolu.”

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 74