Yazın evvelinde Gence çölünde
Çıhıblar yene de dize lâleler
Yağışdan ıslanan yaprağlarını
Seripler dereye düze lâleler
Hayalimden neler gelib ne geçer
Yaz gelir ellere durnalar göçer
Bulağlar semâver ağ daşlar şeker
Benzeyir çemende köze lâleler
Meylim üzündeki gara haldadır
Hicranın elacı ilk vüsaldadır
Ne vakittir aşığın gözü yoldadır
Bir gonağ gelesiz bize lâleler
Ş
iir, Azerbaycanlı şâir Talman Hacıyev’in. Lâle ile kastettiği çiçek, gelincik. Azerbaycan’da gelinciğe lâle deniyor. Talman Hacıyev, bu şiiri 1918’de, önce Gence’yi; sonra, Bakü’yü kurtaran Kafkas İslâm Ordusu için yazmış. Başlarındaki fesleriyle Osmanlı askerlerini gelinciklere benzetmiş.
1917 Bolşevik İhtilâli’nden sonra kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenilerin ve Rusların taarruzları dolayısiyle, Osmanlı’dan yardım istedi. Azeriler, Ermeni ve Gürcüler gibi devlet kademelerine ve askerî görevlere alınmadıkları için örgütlenmeyi de savaşmayı da bilmiyorlardı. Enver Paşa, kardeşi Yarbay Nuri Bey’i tümgeneralliğe yükselterek Kafkas İslâm Ordusu’nu kurmakla görevlendirdi. Pâdişah adına Kafkaslar’da askerî faaliyette bulunabileceği yetkisi verilen Nuri Paşa, 20 subayla İstanbul’dan Musul’a geçti. Oradan Azerbaycan’a hareket etti. 25 Mayıs 1918’de Gence’ye ulaşan Nuri Paşa, dağınık birlikleri toplayarak Kafkas İslâm Ordusu’nu kurdu. Bunun çok yetersiz olduğunu Enver Paşa’ya bildirince, 5. Kafkas Tümeni yardıma gönderildi. Halk askerleri kurban kesip Türk bayrakları asarak karşıladı. Osmanlı birliklerinin ve yerli gönüllülerin katılımıyla on iki bir kişiyi bulan İslâm Ordusu, önce Gence’deki Ermenileri hizâya getirdi. Sonra, işgal altındaki Başkent Bakü’ye doğru yola çıktı. Yol boyunca zaferler kazanarak ilerledi.
Bakü, hemen ele geçirilemeyince şehirdeki Türkler, bir mektup yazarak İslâm Ordusu’na ulaştırdı. Mektubun sonu şöyleydi:
“Ey Türk askeri! İngilizlerin gücünü kendi zorunla Çanakkale’de kırdın. En büyük harp gemilerinin büyük güllelerine aylarca göğüs gerdin. Kuttülamare’de 14.000’i esir aldın. Karşındaki düşmanın çoğunu, Ermenileri belki Azerbaycan’dan, Kars’tan beri önüne katarak da bu şehre tıktın. Türk adını büyüten Çanakkale, Kuttülamare, Galiçya, Romanya’dan sonra Kafkasya gelecek ve Bakû şehri de yiğitlik tâcının bir elmas taşı olacaktır. Al Bakû’yü! Vatanına bir altın armağan yap!”
Kafkas İslâm Ordusu, 15 Eylül 1918’de, Bakü’yü teslim aldı.
Fakat bu zafer, güya müttefikimiz olan Almanları bile rahatsız etti. Almanya’nın gözü Bakü petrollerindeydi ve “Derhal Kafkasya’yı bırakıp çekilin!” uyarısında bulunacak kadar ileri gitti. Bakü petrollerinden pay alarak Osmanlı Devleti’ne ihânet etti. Aslında Bakü halkının mektubunda yazdığı gibi birçok cephede başarılı olmamıza rağmen Almanlar yüzünden yenik kabul edildik ve Mondros Mütârekesi’ni imzâlamak zorunda bırakıldık. Halbuki yenik kabul edildiğimizden bir ay evvel, Bakü’de zafer kazanmıştık.
Mütârekenin 11. ve 15. maddeleri gereği Türk birliklerinin Kafkaslardan çekilmesi gerekti. Birliklerin Dağıstan ve Azerbaycan’ı tahliyesi, çok zor oldu ve 20 Ocak 1919’da tamamlandı.
Kafkas İslâm Ordusu, Azerbaycan halkının gönlünde öyle yer etti ki şehid düşenlerin kabirlerini Sovyetler’in yasağına rağmen evliyâ türbesi gibi ziyâret ettiler. Onlar için şehitlik yaptırdılar. Bakü’de kalan Kafkas İslâm Ordusu askerleri ve onların soyundan gelenlere, “Nuri Paşa emâneti” olarak her zaman saygı gösterdiler.
Kafkas İslâm Ordusu’nun Bakü’ye girişinin 97. yıldönümünde, Kafkas gelinciklerini rahmetle analım istedim. Allah, cümle şehidlerimize rahmet eylesin. Birliğimize, dirliğimize göz dikenleri, yer ile yeksan etsin.