MakalelerTürkistan

İkinci Dünya Savaşında Türkistanlı İlk Kurban

İ

kinci dünya savaşı sırasında Stalin yüzbinlerce Türk gencini askere aldı. Bunların çoğu muhtelif cephelerde öldü. Savaştan sonra evlerine salimen dönebilen çok azdı. Bu askerlerden biri de Özbekistan’ın Nemengan şehrinden Hüseyin İkram Hân’dı. Taşkent Üniversitesi Hukuk Fakültesini derece ile bitirmişti. Bu fakültede hocalığa başlamış iken askere alındı. Almanlara karşı yapılan kanlı savaşlara katıldı. Esir düştü. Harbden sonra hatıralarını yazdı. Bu hatıralar “Bir Türkistanlının İkinci dünya savaşı hatıraları” adı ile İstanbul’da basıldı. Aşağıda bu hatıralarından bir bölümünü okuyacaksınız. 


————-

…Bizim 75 numaralı piyade alayı Haziran ortalarından itibaren Kırovakan, Leninakan vilayetlerini geçip, Ararat (Ağrı) dağı altında Ermenistan-Türkiye sınırı civarına yerleşti. Erivan’daki kışlada birkaç grup asker bırakıldı.

Benim görevim hâlâ alayın yiyecek kısmında olduğu için sık sık Erivan’a inip, bir iki gün kalabiliyordum. Bir gün yine inip kışlada kaldım, ertesi gün hududa geç döndüm.

Başkanım, gıda ambarı hizmetini yapan çadırda bölük ve takım komutanları ve çavuşlarla askerlere akşam yemeği dağıtıyordu. Kendisine Erivan’da yapılan işler hakkında malumat verdim ve yardıma başladım.

Bu sırada Semerkand’lı astsubay Gani Sadikov da yemek almaya geldi ve bana:

-“Bugün feci bir şey oldu! Şimdi olmaz, akşam yemeğinden sonra gelip anlatacağım”, dedi. O gittikten sonra bazı askerlerin birbirlerine ölen bir askerden bahsettikleri kulağıma çalındı. Herhalde Sadikov’un bahsettiği feci olay bu olsa gerek diye düşündüm. Sonra Sadikov geldi, çok kötü görünüyordu, gözleri bütün kızarmıştı.

Yanıma gelip, selam verir vermez ağlamağa başladı. Hemen onu çadırın arkasına çektim. Anlatmaya başladı:

“Ararat (Ağrı) dağı altında yerleştiğimiz bölgede yedi metre genişliğindeki uzun bir kanal vardı. Kanalın iki kıyısında tahminen 7–8 metre yükseklikteki birer tepecikte üç yüz metrede bir korucu yürüyordu. Fakat onların bulundukları tepenin arkasını göremiyorduk. Korucuların tepeye çıkabilmesi için bir kaç yerde kademeler vardı. Bir kademenin etrafında alayın topçu kısmı yerleşmişti.

Temmuz ayının bu sıcak gününde astsubay Semerkandlı Gani Sadikov ve Taşkentli er Egamberdi’ye kanaldan iki kova su getirmeleri emredilmiş.

Bunlar kanaldan su alırlarken Egamberdi astsubaya,

-“Sıcaktan ayaklarım yanıyor, bir kere suya sokayım mı?” diye sorunca, kanalın o tarafında bulunan korucu Türkçe konuşulduğunu duyup, yaklaşarak,

-“Türk müsünüz?“, diye sormuş. Sadikov’dan önce Egamberdi

-“Özbek’iz” diye cevap vermiş. Astsubay daha fazla konuşmasına müsaade etmemiş, suyu alıp aşağı inmişler. Aşağı iner inmez asteğmen,

-“Ses geldi, kiminle konuştunuz?“, diye Sadikov’a sormuş.

Sadikov olanı anlatınca, asteğmen bunu bölük komutanına, o alay komutanına, alay komutanı da Erivan’daki tümen komutanına bildirmiş. Tümen komutanı,

-“Hemen öldürülsün” emrini vermiş.

Akşam saat beş civarında bir Rus zabiti, iki Rus askeri, birinin elinde bel küreği olduğu halde Sadikov ve Egamberdi’yi alıp yola çıkmışlar. Kendilerine bir yeri araştıracaklarını söylemişler. Ama Sadikov maksatlarının ne olduğunu anlamış, fakat kendisini de öldüreceklerini düşünerek itiraz etmemiş. 400–500 metre ağaçlar arasından yürüdükten sonra zabit bir yeri göstererek;

-“Şuraya bakın bakalım, gerekirse buraya siper açmak kolay olur mu?”, diyerek yanındaki erlere çukur kazmalarını emretmiş. Askerler sırayla 5–6 metre kazdıktan sonra nihayet sıra Egamberdi’ye gelmiş. Egamberdi daha önce ne olacağının tahmin etmiş ise de, kürek eline verildiğinde ölüme mahkum olduğunu kesin anlamış. Birdenbire bir ağacı kucaklayarak,

-“Beni öldürmeyin, öldürmeyin… Anne, anne beni kurtarın. Gani Ağabey beni kurtar”, diye yalvarıp, bağırmaya başlamış. Deli gibi feryat edip, yüzünü tırmalayıp kaçmaya çalışırken zabit arkasından boynu ve başına iki kurşun sıkıp Egamberdi’yi öldürmüş. Sonra onu kıyafetleriyle çukura atıp, üstünü kapamışlar.”

Böylece daha bahar yüzü görmemiş olan genç Egamberdi Türk askerine,

-“Özbek’iz“, demekle “hain” ilan edilip, idam edilmişti. Harpten sonra belki Egamberdi’nin ailesine,

-“Oğlunuz Büyük Anayurt savaşında kahramanlıkla şehit oldu”, diye bildirmişlerdir. Dönerken Sadikov’a olanları kimseye anlatmamasını tembihlemişler. Fakat Egamberdi’nin arkadaşları ne olduğunu anlıyorlar ve haber yayılıyor.

Ganican da bu faciayı bana anlatırken gözlerinden yaş boşanıyordu. Bakışlarında lanet izleri fark ediliyordu. Böylece, o gün daha savaşta cepheye çıkmadan bir Özbek askeri harbin birinci kurbanı oldu.

Kaynak: Bir Türkistanlının İkinci Dünya Savaşı Hatıraları – Hüseyin İkram Han

Ömer Ceyhun

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242