Kafkasya - KırımMakaleler

Biri Şehri Kurtaran Şiir: Bahçesaray Çeşmesi

Ş

iir bir şehiri
kurtarabilir mi? Sıkılan bir ruhu zincirlerinden, utangaç bir aşkı
yalnızlıktan, özleyen bir kalbi durmaktan kurtarabilir rahatça… Ama bir şehri
kurtarabilir mi bir şiir? Kırım seyahatimizde söylediler kurtarabildiğini… Söz
konusu şehir Kırım Hanlığı’nın başkenti Bahçesaray. Söz konusu şiir: “Bahçesaray Çeşmesi”. Peki şair?
Puşkin…Rus edebiyatının babası sayılan Aleksandre Puşkin.

“Bahçesaray”, Kırım Hanlığı’nın
başkentiydi bir zamanlar ve yemyeşil üzüm bağları, gür ağaçları, gülleri ve bostan
bahçeleriyle dolu olduğu için bu ismi almıştı. Bugün Kırım Özerk
Cumhuriyeti’nin başkenti ise Akmescid yani resmi adıyla Simperepol. Kırım
Hanları üç yüzyılı aşkın hakimiyetleri boyunca Bahçesaray’dan yönetmişler bu
coğrafyayı.

Bu şehirde
yaşadıkları, ülkeyi yönettikleri sarayın adı “Han Saray”. Han Saray, Avrupa’daki saraylara hiç benzemiyor. Çok
sade, sakin, huzurlu ve insanı sarıveren bir havası var. Avrupa saraylarının
ürkütücü, azametli, taş ve mermer ağırlıklı, kimi yerleri ağır bir yağ kokusuyla
kaplı, güç gösterisine meraklı havasından eser yok bu sarayda.

Yerleşim planı
olarak Topkapı Sarayı’na ve genel olarak da Endülüs’te bulunan Elhamra
Sarayı’na benzetilir. Sarayda havuzlar, çeşmeler, güller ve iç içe geçen
bahçeler ile bir cennet tasviri oluşturulmaya çalışılır. Ne gariptir ki Kırım
Hanlığı’nın kaderi de Endülüs ile çok benzeşmektedir…


Herşey Kırım Giray Han’ın haremine yeni getirilen Polonya asıllı Dilara’ya
(asıl adı Maria) aşık olmasıyla başlar. Ama Dilara hastalanır, günden güne eriyip
biter ve sonunda vefat eder. Haremdeki diğer kadınların bu büyük aşkı
kıskandıkları için Dilara’yı zehirledikleri de iddia edilir. Giray han çok
üzülür ve Dilara’ya olan aşkını ölümsüzleştirmek için bir eser yaptırmak ister.
Bu amaçla çağrılan İranlı sufî mimar ve ressam Ömer, 1764’te bu “dinmeyen kederi” eserine yansıtmaya
çalışmış ve başarılı olmuştur.

“Gözyaşı Çeşmesi”nin üst kısmından gözyaşları akarak ilk kurnayı “keder”le doldurur. Buradan taşan
damlalar çift küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”. Ama çift kurnalar dolunca taşar ve bu
kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani hatıralar zihinde
canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır. Buradan taşan su en alttaki
delikten çıkar ve zemindeki spiralin üzerinden geçerek yer altında kaybolur.
Yani “hayat böyle devam eder gider”.
Akustiği öğle ayarlanmıştır ki, su damlalarının akışı sırasında ağlama ve
hıçkırık sesleri oluşur.

Gözyaşı
Çeşmesi’nin ününü duyan Puşkin onu görmek için Bahçesaray’a gelmiştir. 

1820’de yazmış
olduğu “Hürriyet Kasidesi” adlı
şiiri nedeniyle 1822’de Güney Rusya’ya sürgün edilir. Bu bölgede kaldığı
ülkelerden biri de Kırım Hanlığı olur. Çeşmenin ününü duyar ve Han Saray’a
gelerek çeşmeyi görür.

Puşkin sürgünde olduğu yıllarda
Kur’an’ı okumuş ve çok etkilenmiş bir şairdir. “Kur’an’ın Tesiri altında” isimli şu şiiri Ruslar tarafından sansür
edilmiş ve yıllarca yok sayılmıştır:

Kur’an’ın Tesiri Altında

Sabit yeryüzü, sabit
Göklerse, kubbe kubbe..
Sensin ey yüce halik
Hükmeden her sebebe

Deniz karayı boğmaz
Kara, yutmaz denizi
Fırtınalar içinde
Koruyan sensin bizi

Sensin, sensin ey rahim
Kula sultanlık veren
Ve nur saçan Kur’an’ı
Muhammed’e gönderen

Duvarlar parçalansın
Kalksın siyah perdeler!
Gel Kur’an! yetiş bize,
Ruhumuza ışık ver

Çeviren:
Cemal Aydın

Prof.Dr. Bülent Günsoy

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242