O

smanlı Devleti’nin ünlü deniz amirali Piri Reis, dünyaca meşhur “Kitab-ı Bahriye” sonunda bir de şiiri var. 
 Şiir şöyle başlıyor:
 Ne sırları söylediğimi işitin
 Meramımı ondan bilip, öğrenin
 Muradım nedir bu sözlerimden
 Birer birer anlatayım kendimden
 Nasıl bitti şu kocaman kitabım
 Anlayana bilenedir hitabım
 Meğer Allah böyle vermiş hidâyet 
 Ki olsa idi derya gezmede âdet
 Hem kabil olsaydı dünyada daim 
 Ben denizler üstünde olurdum kaim
 Sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanından bahsediyor:
 Sultanlar sultanı zamanın
 Süleyman Şah idi, şahı cihanın
 Demiş: Emirim budur hiç durmadan
 Uzansın Mısıra kadar adaletim her zaman
 Böylelikle dünya üstünde yaşa
 Dedi gitsin Mısır’a İbrahim Paşa 
 Çünkü Padişahtan böyle idi ferman
 Geçinmeye yer kalmadı hiçbir an
 İşitince bu sözleri Paşâ-ı âla
 Emri şâhidir durulmaz asla
 Gemiler hazırlattı birbirinden mükemmel
 İhtiyaçtan tamamlanarak ilk evvel
 Söz sahipleri hep demişler burada
 Kılavuz lâzımdır bu arada
 Tedbirlidir her zaman sanatinde
 Hem bir kılı kırk yarar dikkatinde
 Re’sil bahir Mehmed oğlu Pîrî
 Çok iyi bilir, denizlerde her yeri
 Böylece bu âcizi alıp kılavuz
 Kolaylıkla Mısırı da buluruz.
 Daha sonra İbrahim Paşa ile Mısır seferinde denizde karşılaştıkları 
 büyük fırtınayı şöyle dile getiriyor:
 Sonbahar zamanıydı günler
 Hep muhalif eserdi, durmadan, yeller
 Nihayet, denizin tam ortasına geldik
 Karardı karşımızda, onu gördük.
 Yetişti bir nefer gibi rüzgârla yağmur
 Padişahım, bazen rüzgâr sert olur
 Denizi, nuhun tufanı sanırdın
 Eğer orda olaydın billâh inanırdın
 Birçok günler geceden farksız olurdu
 Zan ettik ki gemi artık gark oldu
 Katlandık artık havanın şiddetine
 Hele beş gün geçti hep böyle
 Çok azap çektik, bitmedi işkence
 Uygun bir rüzâr esse şöyle bir an 
 Hemen yine ters olurdu o zaman.
 Fırtına esnasında kaptan İbrahim Paşa’nın askerlere moral için 
 yaptığı konuşmayı şöyle aktarıyor:
 Böyle birçok hallerde büyük Paşa
 Lütfederdi herkese, baştanbaşa
 İşler kalıp Allah emrine durdu akıl 
 Fakat o eyledi hakka tevekkül 
 Bazılarına hep nasihatler etti
 Kalmasın içinizde hiç üzüntü dedi
 Şüphe yok, olacak olur elbet
 Ne yazılmışsa çıkar bir gün akıbet
 Bu kat’idir; ecelsiz kimse ölmez
 Ecel gelince de hiç canlı kalmaz
 Biz azm edip maksadımıza erelim
 Namımızla, şanımızla can verelim
 Etraf hep dalmışken hayret denizine
 Bu sözlerden derman geldi hepsinin dizine 
 Attılar hepsi korkuyu gönülden
 Çalıştılar durmadan can ve dilden
 Bu sözümden şudur hulâsa:
 Ki Allah eriştirdi hâlâsa
 Hiçbir ziyan gelmedi, hiç kimseye
 Gemideki öte beri nesneye.
 Son olarak kitabı hakkında bilgi veriyor, yazdıklarında bir hata ve
 eksiklik varsa düzeltilmesini istiyor. Bu işi yapanlara dua ediyor.
 Bir muradım kaldı şimdi burada
 Gizili ve açık şimdi söyliyeyim onu
 Size de malûm olsun bu sırrın sonu
 Pek çok emek verdim bu kitaba
 Nice yıllar bu yüzden düştüm ızdıraba
 Ki her biri ir kulpa yapıştı
 Onunla erişip lütfa yetişti
 Umarım ben dahi işbu kitâbı
 Yazıp şerh eyledim, alam sevâbı
 Okuyup da bunu tatbik edenler
 Bu derya ilmine gönül verenler
 Desinler rahmet etsin ona Allah
 Kabul olur duaları inşallah 
 Onunla af edilip olam merhum
 Komıya bu kulunu kendinden mahrum
 Fakat bir de benim vardır cevabım
 İrişe sâhibi kemâle şu kitâbım
 Hatasın onun görüp bulanlar
 Tashihine kadir olanlar
 Bulunursa o üstade Allah rahmet eylesin
 Ki eksiğimi bulup tamam eylesin
 Bir hata bulup düzeltene
 Allah bin sevap versin eline
 Çünkü yoktur ilimlere nihâyet
 Buna böyle inanan bulur inâyet
 Hangi ilim var ki sonu bulursun
 Hangi kul vardır hatasız olsun
 Her zaman kul işi yanlış hatadır
 Tashih eden onun sahib-i atâdır.
 Böylece burada kestik kelamı
 Eriştik sonunda bulduk meramı
 Tamam ettik sözü bulup muradı
 Dedik tarih Ana Feyz-î Hâdi (932=1554)
Kaynak: “Kitâb-ı Bahriye Denizcilik Kitabı”- Piri Reis
Ö. Serdar Akın














