Kültür

Osmanlı’nın Çok Güçlü ve Cesur Padişahı: Sultan IV. Murad Hân

* Peçevî İbrahim Efendi

Revan Kalesi yakınlarında büyük bir ırmak akar. Diki adı verilen bu nehir o sırada taşkın durumda idi. Üzerinde köprü kurulması bu sebeble imkânsız görüldüğünden, bütün asker ayakta suyu geçmek zorunda kaldı. Saadetli padişah da, söylendiği gibi, cins atına binmiş, sudan geçiyordu.

O sırada, padişah maiyetinde giden solak taifesinden biri akıntıya kapılmış sürükleniyordu. Saadetli padişah, durumu görür görmez atını mahmuzladı ve sular ortasında yetişerek sağ eliyle solağın yakasına yapıştı. Sanki bir elma imiş gibi uğurlu eliyle kaptı ve sudan çekip öylece selametle kıyıya çıkıncaya kadar yakasından elini çekmedi.

Solağın ayağı karaya basınca, saadetli padişah da yakasını salıverip bir avuç altın ihsan etti. Böylece onu iki bakımdan mutluluğa kavuşturdu. Birincisi, onu boğulmaktan kurtardı; ikincisi de kaderindeki ecel anına kadar geçimini güvence altına alacak eşsiz bir sermaye verdi.

Sayıları defter ve rakamlara sığmayacak kadar kalabalık olan İslam askerleri, bu manzarayı görünce hep bir ağızdan gür sesle söyledikleri övgü ve dualarla gökyüzünü çınlattılar. Bu çağıltı askerde öyle bir duygulanma uyandırdı ki, birçokları Diki ırmağı gibi gözyaşı döktü, birçokları da başlarını açıp padişah uğrunda canlarını feda edeceklerine yemin ettiler.

Bilirkişi olarak büyüklerden birkaç kimse seçilerek, ordugâh ve padişah otağının kurulacağı uygun yerleri belirlediler. Ertesi gün kalkıp tespit yerlere çadırları kurdular. Ondan sonra saadetli padişah alaylar ve saflar bağlayıp, dünyanın bir benzerini daha görmediği bir ihtişamlı, uğurlu saatta otagına girdiler.

Hiç zaman yitirmeden metrisler (mevzi) yapılmasını emrettiler. Rumeli Beylerbeyi Canbolatzade Mustafa Paşa Tebriz kapısında; sağ yanında Anadolu askeri ile Anadolu valisi olan Vezir Gürcü Mehmet Paşa; bu iki büyük metris arasına Sadrazam Mehmet Paşa ve o zaman yeniçeriağası olan şimdiki Sadrazam Mustafa Paşa hazretleri, kalenin bir köşesi karşısına metris kurarak, yirmi büyük top ile gece ve gündüz aman ve zaman vermeden öyle şiddetle dövdüler ki, daha üstünü düşünülemezdi.

Burada İslam askerinin yalnız var gücüyle çaba harcaması ve yapılabileceğinin en mükemmelini göstermiş olması ile yetinilmiş değildir. Âlemin sığınağı olan padişah hazretlerinin kendisi de Rumeli kolundaki metrise defalarca girmiş ve topların başına geçerek, kendi eliyle nişan alıp ateşlemiştir, oradaki İslam gazilerini avuç avuç para ile mükâfatlandırılmıştır.

O zamana gelininceye kadar bir padişahın metrise girdiği ve nişan alarak topu ateşlediği ne bir tarih kitabında görülmüştür, ne de halkın ağzından işitilmiştir.

Kaynak: Peçevi Tarihi Cilt II
* * *

Bu metin, kıymetli Türkistan Birliği okuyucuları için şâyân-ı tavsiye telakki edildiğinden Türk Alemiyiz websayfasından iktibas edilerek nazar-ı dikkatinize takdim edilmiştir. Muhtevası ve paylaştığı fikirler tamamen yazarına aittir.
 

 

 

İlgili Gönderiler

1 / 2